İnsanlar sahne ışıklarının her zaman kendi üzerlerinde olmalarını ister. Eğer konu onlarsa dinlemek veya anlatmak isterlerdi ve bundan da oldukça zevk alırlardı. Eğer konu bir nebzede olsa onları ilgilendirmiyor veya ilgilerini de çekmiyorsa işte o zaman dinlemek bile istemezlerdi. O yüzden bizde sahne ışıklarını kendi üzerimize çekmekten çekinmemeliydik.
Yorumlarınız benim için çok önemli lütfen yorum yapmayı unutmayın🥰🥰 Hatalarım varsa bile sizin sayenizde düzeltebilirim. Fikirleriniz beni incitmez tam tersine kendimi geliştirme konusunda yardımcı olursunuzz. İyi okumalarr, umarım keyif alırsınız🫶🏻
.
.
.Kısa bir nöbet geçirmiştim. Doğrusu Uraz nöbet geçirdiğimi söylüyordu. Beni kenara çekip saçma salak sorular soran kişi kimdi hiçbir fikrim yoktu. Geçirdiğim nöbetin sebebi neydi onu bile tam olarak bilmiyordum. Bir an da her yer bunalıklaşmaya başlamıştı ve benim için oradan sonrası yoktu. Uraz beni oradan nasıl çıkarmıştı, beni ne zaman ve nasıl fark etmişti, o kişinin elinden nasıl almıştı ve beni nasıl sakinleştirmeyi başarmıştı hatta ve hatta bu arabaya dahi nasıl binmiştik hiçbir fikrim yoktu.
Bildiğim tek şey şu an siyah bir audinin içinde Uraz sürücü koltuğundaydı ve ben de yan koltukta olduğumdu.
"Ne zamandan beri nöbetler geçiriyorsun?" Bana ılımlı ve sakin yaklaşıyordu. İlk defa.
"İlk defa." O iki kelimeyi içimden değil sakin ve sessiz bir şekilde dışımdan söylemiştim.
"Anlamadım? Ne zamandan beri oluyor bu?" Gözünü yoldan bir saniyeliğine de olsa ayırıp yüzümü süzdükten sonra gözlerini geri yola çevirdi.
İyi olduğumu belli etmek için çirkefliğimi geri üzerime giyindim. "İlk defa yani ilk kez!" Sesimi yükseltmiştim. Uraz'ın ilkinde duymaması normaldi çünkü kendi fısıltımı ben bile duyamamıştım ama ikincisinde öyle bir bağırarak söylemiştim ki araba da sesim resmen yankılanmıştı.
Bıyık altından güldü. Evet, evet güldü. Gördüm.
Sesimi oldukça yüksek çıkardığımdan iyi olduğumu biliyordu. Eski Dalya'nın geldiğini biliyordu. Biliyordu ki konuyu değiştirip ağır ve laf sokan kişiliğine geri dönüş yapmıştı.
Kendime geldiğimden beri defalarca sorduğu soruları tekrar tekrar sormaya başladı ve aynı zaman da soruları bunaltmayada başlamıştı.
"Senin onlarla ne işin var?" Oradaki adamdan bahsediyordu.
Bana az önce sesini yükseltmiş olan Uraz'a dönüp dik dik bakmaya başladım. "Bak. Bana on kez, bin kez hatta milyonlarca kez bu soruyu sordun ve ben de sana on kez, bin kez hatta ve hatta milyonlarca kez aynı cevabı verdim ama senin koca kafan basmıyor veya algılamak istemiyor olabilir. Sana son kez tekrardan söylüyorum ki, TANIMIYORUM." Bana sürücü koltuğundan bir bakış atıp yola geri dönmüştü.
"Ama o seni tanıyor gibiydi." Bu çocuk saf mıydı yoksa saf ayağına mı yatıyordu?
"Bilmiyorum, bilmiyorum ve son kez söylüyorum bu lanet olası kelimeyi de bilmiyorum!"
"Senden ne istiyordu?" Tamam bu sefer sesi sakın çıkmış olabilirdi ama çoktan benim sinir damarlarım ağır basmaya başlamıştı bile. Ona tekrardan dönmeme sebep olmuştu bu damarlar.
"Bak saçma salak konuşup benim sinirleri tepeme attırma!"
"Sen iyi misin Dalya?" Bana dönüp tedirgin bakışlar atmaya başlamıştı bu sefer. Fazla mi tepki vermiştim?
Koca bir "Of!" çekerek bakışlarımı yanımdaki cama çevirerek başımı da koltuğa yasladım. Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu. Büyük ihtimalle Kıvanç ve Alper'in evineydi. Zaten başka neresi olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Gölgesi Olmaz
AksiyonHerkesin içinde aydınlığa kavuşmak isteyen bir kötü yok muydu?