KRİSTAL DÜŞLER

49 8 26
                                    

Kesilen elin içini daima kristal parçacıkları sarar çünkü kendi kesiğinin oluşturduğu yeri başka bir cismin kesmesini istemez.

Oturma odasının balkonuna çıkmış gökyüzünü seyrediyordum. Güneşin doğuşuna şahit olduğum güzel anlardan birindeydim yine. Dün gece baya yorucuydu. Uyumam için bana koltuğu vermişlerdi ama bu tetik altında rahat uyuduğum söylenemezdi. Kollarımı balkon direğine yaslamış iyice gökyüzüne dalmış bir şekilde düşünüyordum. Bu akşam açık arttırma vardı. Elbette katılacaktım. Şık bir elbise, şık bir ayakkabı, saç ve makyaj. Göz almak bu kadar basitti. Her zaman olduğu gibi göz alıcı bir iş kadını gibi gözüküp gidecektim ve tabloyu alıp dönecektim. Hepsi buydu.

Bugün ise ilk işim silahlı çatışma çıkan sanat galerisine geri gitmek olacaktı.

Balkonun kapısı açıldığında saçı dağınık bir şekilde Kıvancın arkadaşı olan çocuk yanımda belirmişti. Sigara paketinden bir sigara çıkartıp yakmak için dudaklarının arasına aldığında paketi bana da uzatıyordu. Bende içinden bir tane aldığımda bu sefer çakmağı uzatmıştı. Benim gibi kollarını demire yasladığında dumanı havayla karıştırıp sessizliği bozdu. ''Ne yapmayı planlıyorsun?'' Konuşmak gelmiyordu içimden.

''Seni tanıyorum öyle değil mi?'' Ona bu soruyu yöneltmemi beklemiyordu. Gerçi bu kadar hızlı sormayı açıkçası bende beklemiyordum. Dönüp bana baktığında yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti. ''Bilmem. Sen beni bir yerlerden görmüş olabilirsin ama ben seni tanımıyorum ve ilk defa görüyorum.'' Cümlesini yavaş bir şekilde dile getirmişti. Sigarasını son bir kez daha içine çektikten sonra camın hemen önünde duran küllüğe izmaritini basıp küllüğe bıraktıktan sonra oturma odasına geri girmişti.

Hemen peşinden bende izmariti küllüğe attıktan sonra girmiştim.

''Erkencisin bakıyorum.'' Bu Serra'nın sesiydi.

''Ah evet. Yapmam gereken şeyler var. Bir an önce başlasam iyi olacak.'' Yatakları toplarken bende ona yardım etmeye başlamıştım. ''Bu akşam ki açık arttırmaya gideceğini biliyorum,'' kollarını mutlu bir şekilde açıp ''ve bende geliyorum.'' Karşımda kocaman sırıtırken itiraz edemeden sözüne kaldığı yerden devam etti. ''Hiç itiraz edemezsin. Benim içinde gayet eğlenceli olacağına şimdiden emin olabilirsin.'' Gelip bana sarıldığında onu omuzlarında tutup geriye doğru çektim. ''Sandığın gibi bir şey değil bu. Tehlikeli olabilir senin için.'' Endişeli bir şekilde baktığımda gülümsemesi solmuştu. ''Saçmalama Dalya. Daha paslanmadık.'' Bu sefer gülümseyen taraf ben oldum. ''Aynen, gördük. Dün ufacık çocuklarla bile başa çıkamadın.'' Gülümseyerek beni omzumdan itip ''Bir kere dediğin gibi onlar çocuktu.'' Bu sözüne sadece göz devirip geçmiştim.

Odadan çıkıp mutfağa doğru giderken bana seslenmişti. ''Kahvaltı yaptıktan sonra büyük annemin yanına gidelim istersen.''

Masanın üzerindeki telefonumu alıp ''Ben hiç kahvaltı filan yapmayacağım. Direkt çıkacağım. Güne ne kadar erken başlarsam o kadar iyi. Büyük annene sonra gideriz.'' Beni durdurmak istercesine önüme geçmişti. ''Ama kahvaltı yapsaydın. Yoksa bünyen düşer.'' Ona gülümseyerek mutfaktan çıkıyordum. ''Merak etme kötülere bir şey olmaz.'' Göz kırpıp çıktığımda birine çarpmamla kafamı tutması bir olmuştu.

Kafamı yukarıya doğru kaldırdığımda kumrala kaçan ama daha sarımsı biri bana gülümsüyordu. ''Merhaba ben Alper.'' Geriye doğru bir adım attığımda şaşkın gözlerle ''Dalya.'' Dedim.

''Dün gece gelmişsin sanırsam. Erken uyuyan biriyim o yüzden dün tanışamamıştık.'' Elini uzatıp cümlesine ekleme yapmıştı. ''Kıvancın ev arkadaşı.'' Zorlama bir gülümseme ile selam verip ''Haa iyiymiş. Benimde acelem var, çıkmam lazım.'' Elimle kapıyı işaret ediyordum.

Ateşin Gölgesi OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin