☆8☆

55 4 5
                                    

Bana aniden ve durup dururken sarılmasının etkisiyle kalp atışlarım hızlanmıştı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kafası omzumun üzerindeydi ve belimden sıkıca sarılmıştı. Hatta ilk sarıldığında ikimizde sarsılmıştık.

Ama ben hala ne yapacağımı bilmiyordum. Onu itmeliydim ama yapamadım. Hiçbir şey yapmadım ya da yapamadım. Belki de ben de ona sarılmalıydım. Çünkü öyle içten sarılmıştı ki bana, tanıyormuş gibi. İçimden bir his bana sarılmamı emrediyordu sanki ona karşılık vermem gerekiyordu. Onun buna ihtiyacı olduğunu hissettiriyordu bana.

İçimde mantıksız tarafım ve yine mantıksız tarafım çelişkideydi. Mantıksız diyorum çünkü içimden geçen bütün hisler bana mantıksız geldi. Yapmam gereken veya yapmak istediğim şeyin mantıklı bir yanı yoktu bence.

Yine de yavaşça elimi kaldırdım. Sarılacaktım çünkü. Bunu yapmam gerekiyor gibiydi. Hiçbir şey düşünmedim ben. Kendi vücudumun hareketlerine bıraktım mantığımı da. Bilmiyordum. Ne yapmam gerektiğini ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.

Elimi kaldırmıştım ve tam sarılacaktım ki Doruk kendini yavaşça geriye çekti. Hemen elimi indirdim.

Yüzüne baktığımda yine ifadesizdi. Saklamıştı duygularını bir ifadesizliğin ardına. Hiçbir şey demedi, demedim. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Sadece hata yapmış çocuklar gibi yere bakmakla yetindim. Yüzüne de bakamazdım ki. Yüzümün ısındığını hissettim. Ne kadar çok yeni şeyler yaşıyordum öyle.

Elim titremeye başlamıştı yeniden. Yemek yemem gerekiyordu. Ama biz sessizce duruyorduk. Gergin bir sessizlik vardı ama bir o kadar da hoş bir duygu hakimdi. Kafenin ön kapısının ve caddenin neşeli ışığı ve sesleri geliyordu bu tarafa. Sıcak bir yaz esintisi vardı ve yıldızlar gökyüzünü süslüyordu. Burada sonsuza kadar kalabilirdim herhalde onunla birlikte.

Ama karnımın gurultusu her şeyi bozu. Bu güzel anı benim hissettiğim hoş duyguları, ayrıca Doruk'un yüzündeki ifadesizliği de bozdu. Benim suratım artık yanıyordu. Utançtan yüzümün zonkladığını hissettim nasıl oluyorsa. Kafamı daha çok öne eğdim. Rezilliğin bu kadarına ne denilirdi. Resmen çocuğun önünde karnım duyulur bir sesle guruldamıştı.

Doruk'un hafifçe kıkırdadığını duydum. Kafamı kaldırma kararı aldım çünkü onun gülümsemesini görmek istiyordum. Yüzünde alaycı bir ifade yoktu. Ya da biraz önceki gergin ifadesizlik. Yüzü sanki hiçbir şey yapmamışız gibi gülüyordu.

Midem bir kez daha guruldadığında elim refleks olarak midemin üstüne gitti. Yüzümü yine hemen yere indirdim.

"Hadi gel. Miden isyan ediyor artık."

Sesi yine keyifliydi. Ben de ona uydum. O önden gitti ben de onu takip ettim.

Kafenin içi sakindi. Dışı şirindi cıvıl cıvıldı ama içinde huzur veren bir atmosfer vardı. Sade dekorasyonu vardı. Bir an keşke hep burada yaşasam dedim. İçi genişti. Çok kalabalık da değildi.

Ben tam ortada duran masalardan birine yönelmiştim ki Doruk beni kolumdan nazikçe başka bir yöne çevirdi.

Köşede daha ferah bir yer vardı. Pek göz önünde değildi. Şaşırdım. Doruk'u tanımıyordum ama onun böyle şeyler yapacağını da sanmazdım. Birkaç saatliğine tanıdığım Doruk bu değildi. Yine canıma minnet buldum. Bu hali daha iyiydi tabi ki.

Aslında dışından bakılınca Doruk'un sert bir yanı yoktu. İyi biri gibi gözüküyordu. Ki bu davranışları ona daha çok yakışmıştı.

"Ne istersin?"

"Fark etmez benim için."

Bakışları yumuşaktı. Sakinliğini koruyordu yine.

"Peki o zaman pizza söyleyeceğim. Buranın pizzaları harikadır. Tatlıları daha müthiş ama onu da başka bir zaman yeriz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YILDIZIM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin