0.8

73 8 86
                                        

 Bu yaz bir türlü popomun üstüne oturamamıştım. Ev insanı olduğum için her zaman evde olmayı tercih ederdim bu yüzden şu son zamanlardaki yoğunluğum bana garip geliyordu. Mesela daha az önceye kadar Jeno'nun yapılacaklar listesindeki bir şeyi yapmak için hazırlanıyordum ama ne olduğunu bilmiyordum.

 Sabah beni arayarak uykumdan kaldırmış ve çabucak bir sırt çantası hazırlamamı söylemişti. Özellikle üstüne bastırarak da yedek kıyafetler almamı söylemişti. Daha ne olduğunu anlayamadan verilen talimata uymuştu beynim. Şimdiyse öylece oturup duvarı seyrediyordum.

 Telefonumun çalmasıyla duvarla olan bakışma yarışım son buldu.

 "Efendim?"

 "Geldim ben inebilirsin aşağı."

 "Tamam geliyorum."

 Son bir kez çantamdakileri kontrol ettikten sonra hızlıca aşağı indim. Ben onun aşığı olduğum siyah arabasına doğru neredeyse koşarken onun da bakışları benim üstümdeydi.

 "Selamlar. Ben senin arabana aşığım daha önce bunu söylemiş miydim?" Arabaya biner binmez rahatça geriye yaslanırken bunları söyledim. 

 "Evet evet söyledin. Yaklaşık üç milyon kez. Eğer bu kadar çok seviyorsan senin hizmetinde olabilir."

 Kafamdaki şapkayı çıkarttım ve gülerek ona döndüm "Hayır demem." 

 Elektriklenen saçlarıma gözü takılırken sağ eliyle hafifçe saçlarımı düzeltti. Masaj yapılıyormuş gibi hissettirmişti dokunuşları.

 "Bu sefer şapka takman iyi oldu. Gideceğimiz yerde güneş başına vurabilirdi."

 "Hazır bahsi açılmışken sorayım, nereye gidiyoruz?" Arabayı hâlâ çalıştırmamıştı.

 "Bilmiyorum."

 "Ne?"

 Omuz silkti. "Şimdi seçeceğiz işte."

 "Nasıl yani?"

 Telefonunun notlar kısmını açtığında hâlâ bir halt anlamıyordum. Ya çok salaktım ya da o çok belirsizdi. Zannımca ikinci seçenek daha olanaklıydı.

 "Şimdi sen bana bir yön söyleyeceksin sonra ben söyleyeceğim ve sıra sıra toplam otuz yön söyleyeceğiz. Bu yönlerin bizi ulaştırdığı yer bizim bugün gideceğimiz yer olacak."

 Şaşkınca ona bakakaldım. "Lee Jeno senin yakıt fiyatlarından bilgin var değil mi?"

 Kahkaha attığında ben ona gayet ciddi bakıyordum.

 "Sıkıntı yok. Geziye çıkıyoruz işte her gün yaptığımız bir şey değil ya."

 Çok mantıksızdı ama ikna olmuştum. Değişik ve eğlenceli olabilecek bir fikirdi.

 "Tamam o zaman başlıyorum. Sol."

 İkna olmamla resmen gözleri parlamıştı.

 Sıra sıra yön söyledikten sonra yol taslağımız, tabii taslak sayılabilirse, hazırdı.

 "Tamamdır. Şimdi anayola çıktıktan sonra bu yönleri takip edeceğiz."

 O arabayı çalıştırırken ben de rahatça geriye yaslandım. Sanırım uzun bir yolculuk olacaktı. 

•••

 Gerçekten de uzun bir yolculuktu. Daha yolun yarısına ancak ulaşabilmiştik. Normalde araba yolculuklarında hep uyurdum ama şu anda bilmediğim yollarda olmanın heyecanı ve yanımdaki Jeno yüzünden uyumuyordum. 

I'll Die AnywayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin