1.3

56 7 21
                                    

 "Şükürler olsun ki dediğini yapmadın. Gerçekten son ana kadar beynini kullanmayı reddettiğini düşünüyordum."

 "Ben fikir değiştirmedim ki sadece anneme yakalandım."

 Elimi Jaemin'in omzuna koydum. "O zaman hâlâ beynini kullanmıyorsun demektir. Annen iyi ki var Jaemin."

 "Beni çok üzüyorsun. Dost dedik bağrımıza bastık bir de seni."

 Kafasına hafifçe vurdum. "Saçmalama. Hadi gel sarılıp barışalım. İyi ki doğdun Jae."

 Bana tiksinir gibi baksa da sarılmama kısaca karşılık verdi, tabii o esnada sırtıma vura vura canımı almıştı. "Bırak ya bırak öleceğim."

 Böyle desem de beni dinlemek yerine başka bir yerlere bakmıştı ve bu şekilde davranması beni kızdırmıştı. Şu anda Mark'ın evindeydik ve Mark'ın ailesinin iş gezisine gitmesini kullanarak Jaemin'in muhteşem doğum gününü burada geçirecektik. Perdelere üç tane falan süs iğnelemiştik ve Jaemin'in kafasına bir tane parti tacını takmıştık. Bunlar dışında hiçbir hazırlık yoktu hatta şimdi Hyuck ve Mark pastayı almak için dışarıdalardı. O derece hazırlıksız bir partiydi bu.

 Jaemin aniden beni bıraktığında ani hareketinden ötürü dengemi sağlayamadım ama birisi beni tutup vücudumu dik tutmamda yardımcı oldu.

 Başımın dönmesi azıcık geçtiğinde tutunduğum kolun farkındalığına vardım. "Mark ne ara bu kadar geliştin lan şerefsiz?"

 Arkama döndüğümde kaşlarını kaldırarak bana bakan kişi gıcık Mark olmaktan çok uzaktı.

 Ağzım açık bakmaya devam ederken beni taklit etti ve şaşırmış gibi ağzını açıp bana baktı. Bu esnada hâlâ onun kolları arasındaydım.

 Vücudumu ondan uzaklaştırdım. "Ne ara geldin? Niye haber vermedin?"

 Bakışlarım Jeno ve onun arkasında gülen Mark arasında gidip gelirken olayları çakmıştım.

 Jeno'nun koluna üst üste vurarak anladığıma dair ses çıkardığımda vurma işini biraz abartmış olmalıydım ki Jeno kendini hafifçe geriye çekmişti.

"Siz hepiniz çok kötü kişilersiniz. Pasta falan yalandı değil mi? Doğru, Ryuna sizin gibi rezil insanlara pasta işini emanet etmeyecek kadar zeki zaten. Akıl edememek benim hatamdı."

 Ben hâlâ bakışlarımı muhteşem üçlü -Mark, Jeno ve Donghyuck- arasında gezdirirken Jaemin mızmızlandı. "Bugün doğum günü olan benim, benimle ilgilenin bırakın şu kaçağı. Zaten son dakika tutturdu beni havaalanından alın diye."

 Jaemin söylenirken arkasında duran Ryuna hafifçe parmak uçlarında yükselerek doğum günü çocuğunun başındaki parti tacının tepesindeki plastik mum şekline hafifçe vurdu. "Üzülme bir tanem ben seninle ilgilenirim. Hadi gel mumunu üfleyelim de dilek dileyelim."

 Çocuk kandırıyordu sanki. Garip olan şuydu ki Jaemin ikna olmuştu. Diğerleri de salona giderken koridorda sadece ben ve Jeno kalmıştık. Bakışlarım bazen ona değiyordu ama o bakışlarını benden asla ayırmıyordu.

 "Beni çokça özleyerek sözünü tuttun mu?"

 Bana her an bozulmaya meyilli ciddi ifadesiyle bakarak bunu sorduğunda gayriihtiyari bir şekilde gülümseyerek kafamı olumlu anlamda salladım.

 Kollarını hafifçe yana doğru açtı. "Gel sarılalım o zaman."

 Bunu demesine gerek yoktu zaten yapacaktım. Kolları arasına yavaşça girdim ve kafamı omzuna yasladım. İstemim dışında gözlerim kapanmıştı, huzurlu hissetmiştim.

I'll Die AnywayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin