1.5'

64 9 17
                                    

 "Reina biz çıkıyoruz. Sen de çok geç kalmadan gel tamam mı kızım?"

 Odamda stresten bacağımı titretirken anneme seslendim. "Tamam anne!"

 Çok da uzun olmayan hayatım boyunca hep bu tarz davetlere katılmıştım ailemin işi dolayısıyla yani alışkındım o ortama. Hatta o kadar alışkındım ki sürekli aynı konuları dinlemekten sıkılmıştım, hep aynı konu ve aynı gülüşler dönüp duruyordu hiçbir yenilik olmuyordu. 

 Fakat bugünkü durum bir miktar farklıydı. Bu sefer çocukluk arkadaşım ve aile dostumuz Mark yerine Jeno ile girecektik salona. Mark'a bunu söylediğimde "Şükürler olsun." diyerek sevincini belli etmişti. E haklıydı da, sonuçta senelerdir birlikte gidiyorduk bunalmıştık artık.

 Ben gerginlikten yerimde duramazken telefonumun çalması beni daha da heyecanlandırdı.

 "Efendim?"

 "Ben geldim."

 Küçük çantamı alarak yatağımdan kalktım. "Tamam geliyorum hemen."

 Telefonu kapatarak aynada kendime son bir kez baktım. En sevdiğim elbiselerimden birisini giymiştim ve saçımı topuz yaparak sırtımdaki detayların ortaya çıkmasını sağlamıştım.

 "Hadi bakalım, başarılar Reina." 

 Binadan çıkmadan önce kendi kendime destek verdim ve derin bir nefes alarak kapıdan çıktım.

 Jeno arabasına yaslanmış ayaklarına bakıyordu. Arabası her daim yıkanmış olduğu için ne zaman beklemek zorunda olsa hep ona yaslanarak destek alıyordu. Eh, bende de böyle bir bebek olsa ben de her zaman temiz tutardım.

 "Hey!"

 Bakışlarını bana çevirdikten sonra tebessüm etti. "Selam. Çok şık olmuşsun."

 Onun bakışları saçımda dolanırken elim istemsizce oraya gitti. "Teşekkür ederim. Uyumlu olmamıza sevindim."

 Onunla belirlediğimiz renk kodu olan kırmızı renklerle süslenmiş ufak bir broş takmıştı siyah takımının ceketine.

 Araba yolculuğunda gerginliğim dinmişti, daha sakin hissetmiştim. Şu anda davetin yapıldığı yerde asansörle salona çıkarken aynı şekilde hissettiğim söylenemezdi. Annemlerin olası tepkisi beni geriyordu.

 Koluna girdiğim Jeno, yumruk yaptığım elimi tuttu ve gevşetti. "Sakin ol, kötü bir şey olmayacak."

 Kafamı sallayarak onu onayladım ve derin bir nefes üfledim. Asansör durduğunda olabildiğince tatlı bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim. Jeno da buna ayak uydurdu ve sanki önceden beri konuşuyormuşuz gibi doğaçlama bir konuyu ortaya attı. Onunla sohbet ederken aklım biraz daha dağılmıştı.

 Gözlerim salonda annemleri ararken sonunda hedeflerine ulaştılar. Onlar çoktan bana bakıyorlardı. Bakışlarından bir şey anlamak mümkün değildi ama annem elindeki içeceği tek yudumda içtiğinde sinirlendiğini anlamıştım.

 "O zaman şimdi ailelerimizin yanına gidiyoruz."

 Son kelimeyi uzatarak konuştuğumda beni tamamladı. "Zaten ben bir süre sonra seni kaçıracağım."

 Daha sonra da kolundan çıktım ve ona ufak bir kafa selamı vererek annemlerin yanına adımladım. 

 "Reina?"

 Annemin sorgular sesi kulağıma dolduğunda ona gülümsedim. "Merhaba anneciğim. Çok geç kalmadım umarım?"

 Saatine baktı. "Hayır bir gecikme yok. Neden içeriye Lee Jeno ile girdiğini merak ediyorum yalnızca."

I'll Die AnywayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin