Yaşadığım anı, şokunu atlatmış mıydım? Bilmiyordum. Algılayabilmiş miydim? Bilmiyordum. Peki diğerleri algılamış mıydı? Bilmiyordum. Neler olmuştu hiçbir fikrim yoktu. Zihnim neleri kaydedip korkuyla neleri silmişti tam olarak hakim değildim. Şoka girdiğimi biliyordum. Her şeyin hem çok hızlı hem de çok yavaş olduğunu biliyordum. Bedenimde gezinen her hücrenin titrediğimiz biliyordum. İnsanlar hareket etmiş, bir şeyler olmuş ancak hepsi uçmuş gitmiş gibiydi.Bir insan gözümüzün önünde öldürülmüştü! Planlı bir biçimde bir cinayet işlenmişti!
Bu cümleler beynimde yankılandığında kanlı görüntüler gözüme dolmuş ve elimde olmadan irkilmiştim. Bu irkilme beni gerçeğe çevirirken gözlerimi ne zamandır sabitlendiğimi bilmediğim yerden uzaklaştırırken bulunduğumuz eve öylesine göz attım. Boş bakışlarım kendime gelmek içindi. Gökhan'ın babasının kendi kaldıkları evinde değil de başka bir evindeydik. Buraya ne zamandır gelmiştik, bilmiyordum. Başımı o an birisine yasladığımı henüz yeni hissettiğimde irkilmemin etkisi ile gerçekliğim daha da gün yüzüne çıkarken bir el hızlıca saçlarımdan yüzüme doğru inmişti. Başımı hafifçe geriye çektiğinde kısa bir an sonra gözlerim Gökhan'ın endişe dolu gözleri ile karşılaştı. Bedenimi kendinden ayırmadan gözlerini iyi olup olmadığıma dair yüzümde dolaştırırken parmakları yanağımda yavaşça geziniyordu.
"Korkma. Güvendeyiz. Hepsi geçti."
Tek tek söylediği kelimeleri algılamamı istercesine bastırıyordu. Bana zaman tanıyordu. Haklıydı, algım yeni yeni yerine geliyordu. Kuruyan dudaklarımı yavaşça ıslatırken iki elimi yanaklarına yerleştirdim.
"İyisin, değil mi? Bir şeyin yok?"
Hızlıca uzanıp alnımdan öperken beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Ona hızlıca karşılık verirken gözlerimi kapattım.
"İyiyiz bir tanem. Merak etme. İyiyiz."
Bir süre ona sarılı kalırken ardından yavaşça ayrıldım. Biriken görüntüler ile kaşlarım hafifçe çatılırken başımı diğer tarafa çevirdim. Benim yanımda gözlerini kapatıp, başını koltuğa yaslamış Aslı otururken diğer koltuk boştu. Yeniden Gökhan'a döndüğümde ise beklediği soruyu ona yönelttiğimi biliyordu.
"Akın nerede? Hazal nasıl? Buradalar mı?"
Gökhan derin bir nefes alırken bakışları hüzünlendi.
"Buradalar. Hazal ifadesi alındıktan sonra baygınlık geçirdi. Hastaneye götürmek istedik ama Akın hastanelerden korktuğunu söyledi. Küçükken yaşadığı bir olaydan dolayıymış sanırım, travmatik yani... Odada dinleniyor ama ayıldı. Akın yanında..."
Gözlerimi kısa bir an kapatırken gözüme dolan görüntüler hızlıca açmama neden olmuştu. Başımı iki yana sallarken sesim kısıktı.
"Birçok şeyi hatırlamıyorum bile..."
Gökhan yeniden uzanıp şakağımdan öperken hemen ardından saçımı okşadı.
"Şş, zorlama kendini... Hatırlamaman çok doğal, sen de bayıldın zaten... Yarı ayık şekilde geldin buraya kadar. Her şey çok ani oldu."
Ellerimi yüzüme kapattığımda ellerimin üstüne Gökhan alnını yaslamıştı. Göremesem de biliyordum, gözlerini kapatmıştı. Eli hala saçlarımdaydı.
"Gözümü her kapattığımda o sahne beliriyor. Kalbim hızlanıyor. Anlayamıyorum. Bu yaşadığımız şey gerçek miydi, Gökhan? O adam gerçekten öldü mü yani?"
Titreyen sesime karşılık kısa bir an sessiz kalırken onun sesine hüzün oturmuştu.
"Bu iş tahmin ettiğimizden daha karışık, Derin. Adamın kendini fark ettirdiğini anladıkları an öldürdüler belli ki... Biz de oradaydık. Ah, Derin; ya sana bir şey olsaydı? Ya Aslı'ya, Akın'a, Hazal'a bir şey olsaydı? Ya bir terslik olsaydı? Bu sorular kafamı o kadar kurcalıyor ki, beynim durmuyor. Her an o ana geri dönüyorum. O an... O an aklımdan çıkmıyor. Akın haklı, onların neler yapabileceğini hiç bilmiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN
RomanceBen, onun 'Mezarlık Şehir' olarak adlandırdığı yerde yaşıyordum. Onun can acılarının olduğu yerde... Ona aşık olduğum yerde... Ve o, 'Mezarlık Şehre' geri dönmüştü. İki seneyi aşkın zamandır onu beklerken, gördüğümde canımın bu kadar acıyacağını...