Sabah otelden çıktığım gibi muğlaya gitmek için otogara gittim. Klimadan dolayı serin olan otobüse bindim ve bilete yazan numaralı koltuğa oturdum.
İçim gece yağan yaz yağmuru gibiydi.
Damla damla acım dolmaya devam ediyordu. Belki birazda olsa ruhumdan hüzün ve kederi atardım Muğla'da. Otobüs hareket ettiği sırada telefonum çaldı. Arayan en yakın arkadaşım milaydı açınca sinirli sesiyle bağırarak "Eftelya tanrım neler oluyor? Annenle tartışıp evi terk etmek ne demek hadi evi terk ettin neden bana gelmedin senin için ne kadar endişelendim biliyor musun?" Sesi sonlara doğru titremişdi.
"Bende böyle bir şey yapıcağımı bilmiyordum. Kavga ettik ama bu sefer farklıydı dayanamadım artık mila dayanamadım beni elinde oyuncak bebeklere dönüştürmesine dayanamadım. Annem dedim ama olmuyor işte kendi hayatımı yaşamak istiyorum ben ." Dedim ağlaya ağlaya otobüs de olduğumdan sessizce ağlıyordum.
"Kalbi güzel arkadaşım anneni ne kadar sevmediğimi bilirsin" yutkundu "ama yaptıkları seni üzmemeli sen 20 yaşındasın kendi kararlarını alabilirsin." demiş ardından kısa bir sure daha konuşup telefonu kapattım.
Haklıydı her zamanki gibi onunla konuştuğumda gerçekten beni anladığını hissediyorum genelde söyledikleri çıkıyor evi terk etmem hayatım boyunca yaptığım en akıllıca şey oldu galiba Kendi kararlarımı alabilmeyi dört gözle bekliyordum 18 yaşına gelmeden önce ama gerçekten 18 olduğunda ve kendi kararlarımın hala annemin aldığını fark ettiğimde hayal kırıklığı yaşamıştım bir şeyleri ben karar vermiyordum istediğim üniversitede bölümde o karar vermişti ekonomi okumak istemiyordum kendim için bir şeyler yapmak istiyordum mutlu olacağım şeyleri ömrüm boyunca yapmaya devam etmek istiyorum. Artık geçmişi düşünüp kendimi yıpratmaktan vazgeçmeliyim hayat kısa bunu en iyi babamdan öğrendim ve bu yaz Muğla tatili umarım bana çok güzel şeyler öğretir ve beni üzen leri unutturur.
Yolculuk uzun olacağı için bir süre sonra uyuma kararı aldım. Göz kapaklarım bunu bekliyormuş gibi hemen kapandılar.Gözlerime vuran Güneş ışıkları beni uyandırmıştı, ne zamandır uyuyordum ben ! saate baktığımda 17.08'ydi. ben bu kadar saat cidden uyumuş muydum? ahhh allahım daha iki gün önce milano'da annemle kavga etmiştim ama sonrasında hiç aramamıştı bile şimdi ise bir otobüste muğla'ya varmak üzerindeydim. babam ölmeden önce istanbul'da yaşıyorduk hala hatırlıyorum kahvaltıdan sonra moda da dondurmacıya götürmüştü beni yol boyunca kötü esprilerini dilinden düşürmemiş yüzüm ekşi dolaşmıştım. aklıma geldikçe şimdi bile beni güldürüyordu. koltukta biraz toparlandıktan sonra fark ettim ki muğlaya gelmiştim. 9 yıl italyada yaşamama rağmen türkçem düzgündü bu yüzden insanlar benim yarı italyan olduğumu fark etmiyordu pazarda pazarlık yaparken baya işime yarıyordu malum ortalık kazıkçı dolu.
otobüs durmuş yolcular koşarak iniyorlardı. markette tuvalet kağıdı indirimi görmüş gibi. bende aralarında ezilip büzülüp bir şekil kendimi otobüsten atmıştım. otogarda rasgele bir taksi ayarlayıp binmiştim, valizi de bagaja koymuştum. yolu şöföre tarif ederek babannemin evine gelmiştim bir yılda ne kadar kendimi kastığımı şimdi yaşadığım rahatlamayla anlıyordum.
Siyah bir demir bahçe kapısı vardı sokağın sonunda. Bahçede pembe mor mavi beyaz birçok çiçek vardı evin her yerinden renkli çiçekler akıyordu demir kapının yanındaki kapı ziline bastım kısa bir süre sonra demir kapının ardına Bir yaşlı kadın geldi saçları beyazlamış kahverengi gözlü yorgun bakışlı bir kadın babaannemi gördüğümde kalbim sevinçten çığlıklar atıyordu. "Süpriz"dedim. Şok olmuş suratıyla bana baktı "Allah'ım bölüyor Eftelya burada ne arıyorsun neden geliceğini söylemedin hazırlık yapardım." Ah benim temiz kalpli babaannem başıma neler geldiğini bilsen. Bakalım o zaman bu kadar sakin karşılayabilecek miydin kemiklerimi kırardın buna adım gibi eminim. "Haydi gir içeri ben bir çay demliyim konuşalım" altmışlarında olan yaşlı kadın yavaşça yürüyerek dediklerini kısa sürede yaptı. Babaannem demlediği çayı yavaşça fincanları döküyordu eski bardakların ince porselen olmasını seyrediyordum gergindim ve kesinlikle söylemek istediklerimi konuşamamaktan korkuyordum.
"Evet anlat bakalım hangi rüzgar attı seni buraya normalde 1 ay sonra burada olman gerekiyordu ne oldu."
Çekingen gözlerle babaanneme baktım ve bütün olanları anlatmaya başladım kırık kalbimi akşam ve bu sabah ağladım gözyaşlarımı. Anlattım da anlattım konuşmamız bittiğinde dolu gözlerle bana bakıyordu camdan dışarı baktığımızda Güneş batıyordu çok uzun bir süre konuşmuşuz? "Ah yavrum nasıl kıydı sana benim güzel torunum." Babaannem uzun süre böyle dertleşmediğim için gerçekten içimi bir şeyler birikmiş hissettim. Bana kalacağım odayı gösterdi eşyalarını yerleştirdim ve birlikte akşam yemeği yedik sonra da ona bir Türk kahvesi yaptım. Gece yatağa girdiğimde huzurla gözlerimi kapattım. Yarın biraz eğlenmek için denize gidecektim haziranın da Muğla'nın Denizi muhteşem oluyordu. Birazcık eğlenmene kimseye zararı olmaz.
Evet eğlenmek fena fikir değil he 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Milano meselesi
RandomEftelya öykü son 20 yaşına kadar İtalya'da yaşayan genç bir kızdı ama annesi ve üvey babasıyla can sıkan tartışmalarından sonra babanesinin yanına Türkiye'ye gelir. Muğla'da yaşayan babanesinin yanında Bir yaz geçirecek olan Eftelya orada umut diye...