Sabah göz kapaklarım o kadar ağır gelmişti ki saat 12 de uyanmış oldum.
Gardrobum dan seçtiğim mor menekşe rengi biraz göğüs dekoltesi bulunan bir üst giydim açık mavi pantolonumla çok güzel olmuştum. Renkli bileklikler,deniz kabuklarıyla süslü halhal takıp boynuma önceden taktığım renkli doğal taşlı parıldayan kolyem'i düzelttim. Kahvaltı için babaannemin yanına gidip ona yardım etmek istediğimde "ben daha işimi göremeyecek kadar yaşlı değilim eftelya" değince kahverengi gözlerinde ki siniri görünce ağzıma fermuar çeker gibi yapıp kibarca bir köşeye oturdum. Sofra hazır olduğunda kahvaltıya başladık gerçi biraz öğlen yemeği gibi oldu ama neyse. Ev denize karşı olduğu için mavi sonu görülmeyen manzarayı izleme keyfi yapabiliyorduk. Babaannemin yaptığı sucuklu yumurta sığla aşk yaşarken telefonuma ardı ardına kesilmeyen bildirimler gelmeye başladı. Kimin gönderdiğini baktığım da mila'nın akşam beni aradığını ama ulaşamadığı için mesaj yığdını gördüm. Daha fazla telefonumu çökertmemesi için onu aradım." Akşam seni aradığımda neredeydin ah neyse umarım olur sana iyi gelir babaannen nasıl?"
"Üzgünüm duymadım muğla ya geldim ve babaannem gayet iyi." Babaannem mila 'nın sesini duyar duymaz "mila kızım mı aramış Eftelya" "evet seni merak seni soruyordu bende iyi dedim."
Babaannem İtalyanca bilmediği için onun tercümanı olmuştum. Mila ya her Muğla'dan döndüğümde ona tatilimi ve babaannemi anlatıyordum. Hatta babaannem yelek ördüğünde mila ya da götürmüştüm. Balyılmıştı bu yüzden babaannem'i çok sever oldu. Kısa süre konuşup telefonu kapattım kahvaltıdan sonra deniz çok güzel olduğu için sahile gitmek istediğimi babaanneme söyledim.
O da bunu bekliyormuş gibi "git kızım git kafanı dağıtırsın" dedi bez çantalarından birine havlularımı koydum ve güneş kremi ekledim üstüme çok sevdiğim ve beyaz tenime en yakıştırdığım kan kırmızısı göğüs dekoltesi bulunan bikini mi giydim üstüme de beyaz ince kısa bir pareo giydim.
Sahile 10 dakika yürüdükten sonra masmavi gökyüzünde bir tane bile bulut yoktu denizin kokusu burnuma geldikçe tüm vücudum rahatlıyordu masmavi sonu görülmeyen Denizi gördüğümde hiçbir derdim kalmamıştı uçsuz bucaksız gökyüzünü izledim havlumu serip kendimi güneşe bıraktım aradan kısa bir süre geçtikten sonra sırtıma Bir voleybol topu sert bir şekilde çarptı. Arkamı dönüp sinirli bir şekilde acıyan sırtımı tutarak arkamdan bana çarpan topu alan kişiyi gördüm sarı saçlı yeşil gözleri vardı orman gözlüydü capcanlı parlayan yeşil gözler unutulacak gibi değildi gören bu yakışıklı adama Bir daha kesinlikle bakardı biraz ileride erkekler voleybol oynuyordu ve bu adam da o grubun içindeydi sırtıma gerçekten top sert çarpmıştı. sinirlendiğim için türkçe konuşmayı unutmuştum "sen ne yaptığını sanıyorsun ahmak herif" adam şaşırmıştı ingilizce özür diledi hemen sonra ama ben onun konuşmasını yarıda keserek "topu bana atmak zorundamıydınız "dedim "türkçe biliyorsun " diye bağırdı. "evet biliyorum ama sen top oynamayı bilmiyorsun herhalde" dedim ukala bir gülümseme sundu orman gibi gözleriyle. "Topu yanlışlıkla size attım hanımefendi ve özür diliyorum lütfen bunu daha fazla büyütmeyin " ne ben mi büyütüyorum çok yanılıyorsun sarışın ukala orman gözlü recmiye. "Ben mi büyütüyorum daha dibimde oynamasaydiniz şu topla bu kadar laf yemezdiniz beyefendi "dedim gülümsemesi bir an bozulmamış kendi kurduğu oyuna devam etmişti. "Sizden özür diledim hanımefendi lütfen daha fazla çirkefleşmeyin" sinirle güneşlendiğim yerden kalktım ve adamın karşısında dik bir şekilde durdum mavi gözlerim hiç bu kadar sinirle bakmamışdı. "Bana ne hakla çirkef dersiniz sizsiniz çirkef iki sizin yüzünüzden sırtım çok acıyor ve utanmadan bana hakaretler ediyorsunuz" plaj eşyalarımı toplayıp eve dönücek iken "bella bionda dagli occhi arroganti" (yakışıklı sarışın orman gözlü ukala) diye bağırdım ve yoluma devam ettim.
Eve sinirle döndüm arka bahçeden muazzam bir gün batımı görünüyordu saat kaç olmuş diye baktığımda ağzım açik kaldı saat 18.21'di akşam yemeği vakti çoktan gelmişti hemen mutfağa girip aklıma gelen ilk tarifi yapmaya koyuldum.italyan ekmeği,tarhana çorbası, piyaz , tavuk sote ve kahvaltıdan kalan böğürtlen reçelini de yerken kullanabileceğimiz panna cotta. Ekmeğin hamurunu yoğurup dinlenmeye bıraktım , şimdide sıra tarhana da çok severim umarım yaparken bitirmem. Çorba da olma kıvamına gelince altını kıstım, ekmek hamurunun şeklini ayarlayıp fırına verince hemen banyoya koşup 5dk duş aldım. Resmen roket gibiyim benden hızlısı olamaz panna cottayıda yapıp dolaba koydum donması için vakit kaybetmeden tavuk siteyi yapmaya koyuldum onu ocağa verince piyaza başladım arada soteye baktığımdan ikisini de yetiştirdim. Menüm hazır oldu. Şimdi babaannemin aşağı inme vakti saat tam 19.45'di merdivenlerden gelen tıkırtıları duyabiliyordum o yüzden sofrayı hazırlamaya başladım.yemekten sonra biraz eğlenmek ve kafa dağıtmak için gece kulübüne gitme kararı aldığım için hazırlanıyordum siyah derin göğüs dekoltesi ve sırtı açık ama ip bağlamalı olduğu için çok hoş görünen dizimin iki karış yukarısında kalan bir elbiseydi. evden çıkarken babaanneme görüşürüz demeyi ihmal etmedim. geçen yaz denediğim gece kulübünü beğendiğim için tekrar geldim bu yaz akşamı hayatın bana neler getireceğini bilmeden girdim o kapıdan .insanlar son ses şarkıda kendilerini bırakmış dans ediyordu bazılarısa bar kısmında içki sipariş ediyordu. bar kısmına gidip adamdan buzlu votka istedim güzel kristal bardağın ortasındaki yuvarlak buzun çevresini koyu sarı süsleyen votkayı izledim dans edenleri izlerken çok hoş göründüklerini düşünüp votkamdan büyük bir yudum aldım ve kalabalığa karıştım ritme kendimi bırakıp akan zamanı umursamadan deli gibi dans ediyordum. ah eftelya şu an ne yapıyorsun ağlanacak haline gülüyorsun. votkamın bittiğini anladığımda bara dönüp adama "bir votka daha alabilir miyim buzlu" dedim adam başıyla onayladığı sırada arkamda kocan bedeni geç fark etmenin getirisiyle bu gün sırtıma sadece top çarpmamış gibi birde dev olacak kadar uzun, öküz olacak kadar ağır beyefendi olan yakışıklı sarışın orman gözlü ukala adam şimdi yine sırtıma çarpmıştı. arkasını panik yaparak geri döndüğünde şaşırır vaziyette gözlerini kıpmadan gözlerime bakarak "pardon özür dilerim yanlışık" "sen sahildeki hanım efendisin." "evet ve sende ikinci kez benden özür dileyen kişisin." gözlerini mahcumiyet ile yumdu ve "evet biraz fazla kaba davranmış olabilirim itiraf ediyorum" gözlerimi ondan çekmeden barmen in uzattığı votkamı alıp " biraz, bana bir iftira atmadığın kaldı" "of evet biliyorum çok kaba davrandım ve seni rencide ettim itiraf ediyorum" herkes dans ediyor olmasına rağmen bazı kişiler bağıra bağıra suçunu itiraf eden bu adama baktı "beni affettin mi güzel ve birazcık inatçı hanım efendi ?" kalbimi ponçik ponçik yapan bu minnoş adama bakarak " ediyorum dev beyefendi" dedim. mavilerime bakarak "adın ne" diye sordu "eftelya öykü son senin adın ne" dedim "umut eriz ismin çok güzelmiş eftelya" votkamla sakin olan sahile çıktım arkamdan umutta geldi. bu gece saatler boyu süren bir sohbetin içine çekildik ikimizde " demek babaanneni ziyarete geliyorsun yazları. italyaya nereden merak sardın?" "annem italyan 11 yaşındayken italyaya taşındık ama bu sefer muğlaya gelme sebebim babaannemi ziyaret etme değildi." meraklı gözlerle bana baktı "nedeni ne o zaman?" dedi " bir milano meselesi " gecenin en karanlık saatinde votkamdan son yudumu alırken acı tadını sonuna kadar hissettim gök yüzündeki bin bir yıldızı izlemeyi sürdürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Milano meselesi
RandomEftelya öykü son 20 yaşına kadar İtalya'da yaşayan genç bir kızdı ama annesi ve üvey babasıyla can sıkan tartışmalarından sonra babanesinin yanına Türkiye'ye gelir. Muğla'da yaşayan babanesinin yanında Bir yaz geçirecek olan Eftelya orada umut diye...