Gözlerimi açtığımda en başta nerede olduğumu kavrayamadım. Odada biraz gözümü gezdirince olanlar geldi aklıma. Gözüm ziyaretçi koltuğuna gittiğinde koltukta uyuyan Mina'yı gördüm. Yalnız değildim.
Fakat akşam aklıma gelince kafam allak bullak oldu. Gördüğüm kişi Taehyung'du. Aradığım kişi de isimsizdi, bundan emindim.
Susuzluktan hafifçe bir iki kere öksürünce Mina irkilerek uyandı ve benim uyandığımı görünce gülümseyerek ayağa kalktı.
"Jennie! Nasıl hissediyorsun?"
Konuşmaya çalışınca tekrar öksürük krizine girdim.
"Ah, ne aptalım! Dur sana su vereyim."
Suyu içtikten sonra biraz daha kafamın oturması için bekledim. Ardından, "Ne oldu bana? Hastaydım ben sadece biraz..." dedim.
Mina hüzünlü bir sesle, "Belli oluyor biraz olduğu. Gaz zehirlenmesi.... O kadar 'biraz' hastaymışsın ki gazı açık unutmuşsun..." dedi.
Ah, aptal kafam... oysa kapattığıma o kadar emindim ki!
"Ne kadar zaman geçti?"
Zaman algımı kaybetmiş gibi hissediyordum, iki yıl geçti dese inanırdım.
"Dün akşam oldu olay işte... Yirmi dört saat bile geçmedi."
Anlamış gibi başımı sallayıp odayı inceledim tekrar. Sıkıcı, beyaz bir odaydı.
"Dün akşam haberim olduğunda çok korktum! Hastaneye nasıl geldiğimi hatırlamıyorum bile..."
Kaşlarımı çattım.
"Sana kim haber verdi ki?"
Önemsiz bir konudan bahsediyormuşuz gibi davranıyordu, bilmiyordu ki benim için en önemli şey bu sorunun cevabıydı.
Omuzlarını silkerek, "Jimin..." dedi.
Jimin.
Park Jimin?
Emin olmak istedim.
"Beni... hastaneye kim getirdi ki?"
Korkuyla bakıyordum Mina'ya. Anlamamış gibi kaşlarını çattı o da.
"Jimin işte... onu aramışsın... bana da yazmışsın ama görmedim! O kadar suçlu hissediyorum ki..."
Kalbim sıkıştı. Mina bir şeylerden bahsediyordu hala fakat ben onu duymuyordum bile. Beni kurtaran kişi Taehyung'du. Emindim bundan, o olmalıydı!
Fakat artık bağışıklık kazanmış olmalıyım ki, fazla şaşırmış değildim bu duruma.
"Jimin nerede?"
Sakindim. Sakince Jimin'le konuşacak ve bu konuyu halledecektim.
"Aşağıya indi, acıkmış."
O sırada kapı açıldı ve içeriyr Jimin girdi. Konuşarak içeriye girmişti fakat beni görünce yavaşça yüz tipi değişti, anlayamamıştım.
Jimin simitleri masaya bırakıp koltuğa oturdu sessizce. Ağzındaki baklayı çıkarmasını bekliyordum fakat sanki Mina var diye olanlar olmamış gibi davranıyordu. Beni hiç kandırmamış gibi. Hala buna yüzü vardı.
Jimin'e bakmadan, beyaz çarşafımı incelerken, "Konuşalım mı biraz?" dedim.
Çekingen bir şekilde, "Dinlen sen." dedi. Korkuyordu bir de ya, sinirleniyordum.
"Konuşalım." dedim bu sefer. Mina durumu anlamış gibi, "Lavaboya gidip geleceğim." dedi ve odadan çıktı.
Yüzüne henüz bakamazken, "Açıkla." dedim.
"Jennie..." diye mırıldandı. Sinirlenmeyecektim, gücüm de yoktu sinirlenmeye zaten.
"Yaptıklarından sonra korkmanın anlamı yok. Korkunun da sebebini anlamıyorum, korkacaksan yapmamalıydın."
Jimin koltuktan kalkıp yatağımın ucuna oturdu.
"Üzgünüm... ama beni dinlersen, her şeyi anlayacaksın." dedi. O an ilk defa yüzüne baktım. Normaldi işte. Kızarmamıştı bile.
"Hakkımda bir şeyler öğrenip diğerleriyle aramı bozdun."
"Onlar seni gerçekten seviyor olsa bu durumda seni desteklemez miydi?"
Güldüm.
"Sen de desteklemedin."
"Benimki desteklememek değil..."
Bir şey demeden yüzüne baktım.
"Kıskanıyordum Jennie. O adamın seni böyle kolay elde etmesini kıskandım. Yıllarca beni fark etmedikten sonra..."
Son cümlesi yarım kalmıştı. Ne dediğini fark ediyormuşçasına anında sustu. "Hala mantıklı bir açıklama değil." dedim. Sonra da, "Yorma kendini, anladım." dedim.
Yine de yetersizdi dedikleri, fakat başımda o kadar şey vardı ki artık düşünmek bile istemiyordum hiçbir şeyi.
Mina tekrar gelince Jimin yanımdan kalktı. İsimsiz olayını da çözdükten sonra, kafamı karıştıran hiçbir şey kalmamıştı.
Geriye sadece kırık kalbim ve ben kalmıştım. Her şey o kadar netti ki, canım acıyordu.
Yediğim serumlardan olmalı ki çok uykum gelmişti. Jimin çıkmak için hazırlanırken Mina koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Ben de uzanıp üzerime çarşafı çektim ve uyumak için beklemeye başladım.
Bir rüya gördüm.
Taehyung beni seviyordu, başka bir yerdeydik ve bizdik. Saklanmaya ihtiyaç duymadan özgürce seviyorduk birbirimizi. Engeller yoktu. O vardı, bir de ben.
O an tekrar fark ettim ki sevgi insanı güçlendiriyordu. Demek ki o yüzden bu kadar güçsüz düşmüştüm. Beni sevdiğini düşündüğüm tek kişi de beni terk etmişti ya, sevgisizlik beni yorgun düşürmüştü.
Sevgi emekti. Demek ki onun benim için harcayacak zamanı, verecek emeği yoktu.
bolumu nasil buldunuz? İsimsizin kim oldugunu ogrendik
neyseee gorusuruzzz ben kacarrr💌💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i love ur dad. taennie
Fanfictionjennie, arkadaşının babası taehyung'a duymaması gereken bir ilgi duyuyordu. 270822-011022