Papatya

24 4 43
                                    

Kanlı pamukları çöpe atmıştım
sessiz olmaya özen göstererek odama girdim
Kapıyı ardımdan kilitlediğimde Baran halının üstünde oturmaya devam ediyordu.

Henüz yarım saat önce sarmaş dolaş değilmişiz gibi bir ortam vardı
Durgun ve sessizdi,bense utancımdan sürekli başka işlerle uğraşıyordum.
Annemin uyanma ihtimalini unutmuş odadan bahane uydurup çıkıyordum.

Yaptığım şey için pişman değildim onun da olmadığını umuyordum
Benim için birine bu denli temas etmek çok zordu
Genel olarak temas sevmezdim
Gerekmedikçe kimseyle de etmezdim ama Baranın dokunuşları hiç rahatsız etmemiş aksine korkunç bir şekilde daha çok istemememe neden olmuştu.

İsteklerim beni gittikçe korkutuyordu
Kısa sürede birine bu denli yoğun duygular beslemek tuhaftı
Gerçi bunlar ilk defa hissettiğim duygulardı.

Baranın güveni kendimi iyi hissettiriyordu
Birine güvenmek sadece herhangi bir olay doğrultusunda gerçekleşir sanıyordum ama öyle değilmiş
Koşulsuz güven denen bir şey de varmış.

Barana kapılmamak için hiç bir sebebim yokken kendimi geri tutma ihtiyacı hissediyordum.
Erkeklere güvenmemem gerektiğini henüz çok küçükken öğrenmiştim

"daha ne kadar kaçacaksın?" sorusuyla elim kapı kulpunda duraksadı
Fark etmediğini sanmıştım

Arkamı dönüp gözleri dışında her yere baktım "kaçmıyorum ne kaçması"

"Tabi canım ne kaçması, göz göze gelsek 'ben bir şuna bakayım, şunu yapayım, annem uyanmış mı bakayım, şunları çöpe atayım' diye bahane uydurup gitmiyorsun odadan"
Sitemli sesiyle omuzlarım düştü.

"bahane uydurmuyorum ne bahanesi" deyip yanına adımladım

"Ocakta yemeğim var demediğin kaldı kime ne anlatıyorsun kızım"
Bileğimi tutup yanına oturmamı sağlamıştı
Dokunuşlarına hâlâ alışabilmiş değildim.

Oflaya oflaya kabul ettim "sonra ki bahanem buydu"

Başını iki yana sallayıp güldü "nereye kadar böyle devam edecek diye merak ediyordum bende"

Halının desenlerine bakarken benimde dudaklarım kıvrıldı

"Baksana bi" diye mırıldandığında ağır ağır başımı kaldırıp gözlerine baktım

Dışarıdan gelen ışık sayesinde yarı aydınlık olan odada yüzünü net seçemesem de görüyordum

"Ne var" kaba sesimle dudaklarını yalayıp elini cebine attı

Kaşlarımı çatıp hareketlerini takip ediyordum
Cebinden bir şey çıkarıp bana uzattı

Gördüğüm şeyle gülümsedim
Bu bir saç tokasıydı
Tokanın üstünde beyaz bir çiçek vardı.
Papatya

"demiştim ya sen ve ben üşüyoruz diye"
Hayırlıyordum
Sarhoş diye ciddiye almamıştım

Hayranlıkla başımı sallarken
"çok güzel bu" diye mırıldandındım
Çiçek mi demişti o bana?

"Gerçeği kadar olmasa da öyle" diye fısıldayıp elini ensesine attı
"bir tane teyze tezgah kurmuştu sokağın ortasına, aslında hiç huyum değildir hediye almak ama alasım geldi"

Her kelimesinde hayranlığım artıyordu
sanırım gözümde hep küçük bir çocuk olacaktı
Utangaç ama serseri.

"Keşke bir tane de kendime alsaydım"
Dediğinde kaşlarım havalandı

Gülüşüme engel olamazken "evet ya sende takardın kombin yapardık beraber" dedim alayla

Gözlerini devirip başını geriye attı "öyle değil.. her neyse söylemeyeceğim"

lahavlleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin