𝐭𝐡𝐫𝐞𝐞

302 28 3
                                    


Kapı kapandıktan sonra yattığım yerden kalkıp etrafa baktım. Komodinin üstündeki lambayı açmamla odadaki loş ışık etrafı daha net görmemi sağladı. Odada renkli diyebileceğim bir şey aradım ama yoktu. Her şey tam anlamıyla simsiyahtı.

Ayağa kalkıp yatağın karşısında duran masaya ilerledim. Dikkatimi çeken ilk şey ders kitaplarının yanında duran çiçekler oldu. Vazonun içindeki çiçeklere baktım bir süre. Bunlar benim en sevdiğim çiçeklerdi. Chris'in papatyaları sevdiğini bilmiyordum.

Bu zamana kadar Chris hakkında ne öğrendiysem aynı şuan bu çiçekleri görüp sevdiğini bilmem gibi oldu. Tesadüfen. Ama sorun değildi ben alışkındım. Chris pek kendinden konuşmayı sevmezdi bende deşmezdim işte..

Bakışlarımı çiçeklerden koyu renk dolabına çevirdim. Az önce açık olan kapağın yanına ilerledim. Kahrolası merağım bir gün başıma bela açacaktı. Siyah kıyafetlerle karşılaşacağımı bile bile ilerlediğim dolabın kapağını açtım. Şuan yaptıklarıma inanamıyordum ama içimden bi ses yapmamı söylemişti.

Tam da tahmin ettiğim gibi olmuştu. Siyah kıyafetlerle dolu simsiyah bir dolap vardı karşımda. Tam kapatacakken kıyafetlerin arkasında bir şey çarptı gözüme. Dolabın arka tarafındaki tahtalardan birinin üzerindeki kilit sistemi dikkatimi çekti.

Değerli eşyalarını sakladığı bir yer olmalıydı diye düşündüm. O sırada Chris'in odaya girmesiyle aceleyle dolabın kapağını kapatıp ayağa kalktım.

"Ne yapıyorsun?"

"Ah şey, ben kıyafet arıyordum."

"Sen otur ben veririm."

"Tamam. Bu arada çiçeklerin çok güzel."

"Dimi? Nerede görsem alırım bana hep birini hatırlatıyor."

Duyduklarımla sertçe yutkundum. Düşen suratımı gizlemeye çalıştım. Elbette hayatında birileri olacaktı sonuna kadar yalnız kalamazdı. Buna bir an önce kendimi hazırlamalıydım. Zordu, canımı fazlasıyla yakıyordu ama alışmaktan başka çarem yoktu.

"Her kimse baya şanslı. Umarım değerini biliyordur."

"Umarım."

"Neden öyle dedin ki?"

"Duygularımdan haberi yok."

"Ah doğru bahsetmiştin şimdi hatırladım."

"Kıyafetleri buraya bırakıyorum."

"Tamam, sağol."

Kıyafetleri bırakıp odadan çıktı. Kıyafetlerden yayılan koku başımı döndürüyordu. Chris'in kokusuna aşıktım. Elime aldığım eşofman takımını üstüme geçirip aynadan kendime baktım. Biraz büyüktü ama üzerimde güzel duruyordu.

Biraz geçtikten sonra Chris'in tekrar odaya gelmesiyle düşüncelerim bölündü. Dolaba ilerledi ve kendi içinde kıyafet aldı.

"Hala uyumadın mı?"

"Uyurum şimdi."

"Geç oldu yarın okula gitmesen de uyu Jinnie. Geç uyumanı istemiyorum."

"Tamam baba."

İkimizde gülmüştük. Chris bazen babammış gibi davranıyordu bende dalga geçmeden edemiyordum.

"İyi geceler güzelim."

"İyi geceler Chris."

Işıkların kapanmasıyla kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Kahrolası şifre neydi ki? Ne denesem olmuyordu. Doğum günü, ailesiyle alakalı şeyler ve bildiğim dahası ama hiçbiri olmuyordu. En sonunda aklıma gelen şeyi denemeye karar verdim. Kendi doğum günümü. Kafayı yemiş olamalıydım bunun olma ihtimali yok denecek kadar azdı ama yine de denemek istiyordum. 0320 Titreyen ellerimle şifreyi girdim. Denediğim onca şifreden aldığım kırmızı ışıktan sonra yeşil ışık yanmıştı. Şifre doğruydu. Siktir. Şifresi benim doğum günümdü. Onaylanan şifreyle kapağı kendime çektim olmadı, ittim yine olmadı en sonunda pes etmiş bir şekilde yerimden kalkarken tutunduğum kapak sola doğru kaymış arada hafif bir boşluk bırakmıştı. Merakla karanlık yerin içine baktım fakat hiçbir şey anlaşılmıyordu. Komodinin üzerinde duran çantamdan telefonumu çıkarıp içini aydınlatması için feneri açtım. Gördüklerim anlık şoka girmemi sağlamıştı. Bu bir kasa ya da eşyaları güvende olsun diye kullandığı bir şey değildi. Burası kocaman bir odaydı.

ᴊᴇᴀʟᴏᴜs | ʜʏᴜɴᴄʜᴀɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin