𝐟𝐨𝐮𝐫𝐭𝐞𝐞𝐧

289 24 10
                                    


Yavaş hareketlerle elini belime götürüp orada durdu. Kavradığı belimden tutup beni iyice kendine yaklaştırdı. Ne yapmam ne demem gerektiğini bilmiyordum. Sarhoş olduğu için ne yaptığının farkında değildi uyarmam lazımdı ama yapamıyordum. Sanki bir şey elimi kolumu bağlamıştı. Karşı koyamıyordum. Yapabildiğim tek şey ondan gelen her şeyi kabul etmekti.

Sıcak nefesi yüzüme çarparken karşımda alev alev yanan kahvelerle birleştirdim kahvelerimi. Daha fazla dayanamıyordum, eziyet gibi geliyordu bu mesafe.

Sıcak nefesi dudağıma değdiğinde gözlerimi tekrar kapattım. O kadar yakındık ki birbirimize onu öpmemek için zor tutuyordum kendimi. Yıllarca Chris'den duygularımı saklamış, hemcinsine karşı bir şey hissetmediğini bildiğim halde sevmeye devam etmiştim. Şimdi ise Chris bildiğimin aksine hareket ediyor tüm bildiklerimi yanlış çıkarıyordu.

Bir adım daha atıp bana daha çok yaklaştı. Adımıyla bende geri adım atmak zorunda kaldım fakat dengemi sağlayamamıştım. Yapılı vücudu buna izin vermemiş hızla beni yakalayıp kendine bastırmıştı. Ne yapacağımı bilemiyor gözlerimi gözlerinden kaçırıyordum.

"Jinnie bana bak."

İsteğini gerçekleştirip kahvelerimi kahveleriyle birleştirdim. Çok farklı bakıyordu, bu bakışı çok hoşuma gitmişti.

"Gözlerin çok güzel."

Hiçbir şey söyleyemiyordum. Anın büyüsüne kapılıp kalmıştım.

"Sen bu koca dünyada gördüğüm en güzel şeysin Jinnie."

"Chris..."

"Utanma, az bile söyledim."

Kızaran yanaklarım ve ağzımda atan kalbimle ne diyeceğimi bilemiyor kızaran yüzümü saklamaya çalışıyordum.

"Gözlerini benden kaçırma."

"Chris sarhoşsun ve bu saatte evime geliyorsun. Neden?"

"Cevabı çok mu merak ediyorsun?"

"Evet."

"Söyleyeceğim ama şimdi değil, burada değil."

"Neden şimdi söylemiyorsun anlamıyorum."

"Öğrenince anlayacaksın Jinnie sabırlı ol."

"Ben ve sabır, peki."

Tam kollarından ayrıldığım sırada beni tekrar tutup kendine çekti. Karanlık odayı aydınlatan lamba elektriklerin kesilmesiyle kapanmış karanlıkta kalmıştık. Tam konuşacakken kemikli parmakları çenemi kavramış oradan da usulca dudaklarıma ilerlemişti.

Kalbim gittikçe hızlanıyor kelebeklerim içimi gıdıklıyordu. Gözlerimi bir saniye bile karşımdaki kahvelerden çekmeden baktım. Gözleri dudaklarıma kaydığı an daha fazla dayanamayıp ilk hamleyi ben yapıp dudaklarımızı birleştirdim. Pişman olacağımı bilsem de umrumda değildi. Şuan sadece onu öpmek istiyordum.

Çok tuhaf hissediyordum. Normalde de Chris'le ne zaman yakınlaşsam midemde kelebekler uçuşurdu ama şimdi farklıydı bir kaç değil milyonlarca kelebek uçuşuyor gibi hissediyordum. Öpüşüme hızla karşılık verip sıcak dilini ağzıma yolladı. Kafamın içinde bir yerlerde bir ses ne kadar dur dese de ben bir o kadar hızlı öpmeye başlıyordum Chris'i.

Beni hızla kucağına alıp odama götürdü. Çalışma masamın üstüne oturtup bacaklarımın arasına yerleşti. Ağzıma gelen metalik tatla geri çekildim. Chris'in dudağı kanıyordu. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki yaptığım şeyin farkında bile değildim.

"Üzgünüm ben-"

Cevap vermeden hızla kanayan dudaklarını dudaklarıma kapattı. Bir elim omzundan saçlarına doğru ilerlerken bir elimde yapılı vücudunda dolanıyordu. Chris'in dudağımı tıpkı ona yaptığım gibi kanatmasıyla inleyip okşadığım saçlarını çekiştirdim. Ben ne kadar acıtmış olduğumu düşünsem de Chris bundan zevk almışa benziyordu. Bozmayıp saçlarını çekiştirmeye devam ettim.

ᴊᴇᴀʟᴏᴜs | ʜʏᴜɴᴄʜᴀɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin