fifteen

438 73 65
                                    

Bana bakışlarını sürdürürken ellerimi arkamda birleştirdim.

"Kusura bakmayın bayım ben alzheimer hastası bir gencim ve hastalığım çok ileri seviye. Öyle ki sizi tanımayı bırakın, sabah kahvaltısında ne yediğini bile bilm-"

"Yemiyor..."

Kafasını iki yana salladığında gözlerinde bir hayal kırıklığı vardı.

"Tch, daha iyisini beklerdim. Çok sıradan bir numara..."

Numaram işe yaramamıştı. Benimle alay ediyordu... BENİMLE ALAY EDİYORDU!

Derin bir nefes aldım ve ciddileştim.

"Tamam öyleyse," kaşlarımı çattım ve ona doğru bir adım attım.

"Senden özü-"

Kolumu tutup beni kapıya doğru ittirdi ve ellerini iki yanıma koyarak kafasını kaldırdı, bana baktı. İtiraf etmeliyim ki ondan uzun olmam ve beni kapıyla arasına sıkıştırması biraz komik bir görüntü oluşturmuştu, ona olan tuhaf bakışlarım da tuzu biberiydi.

"Kuru bir özürle kurtulabileceğini mi sandın?"

"Bu pozisyonda bunu demen biraz komik aslında."

Tamam, içimdeki feels fırtınasını hiçbir şekilde göstermediğim için koca bir alkışı hak ettiğimi düşünüyorum. Bendeki de oyunculuk yani.

"Yerinde olsam bu odada sadece ikimizken, böyle ukala bir şekilde konuşmazdım."

Güzel dudaklarına bir sırıtış yerleşti. Şimdi şöyle ki, ben hala ergenlik döneminde liseli bir gencim ve zihnim, her şeyi yanlış anlamaya müsait. Bu yüzden bir anlık gözlerim odanın diğer ucundaki yatağı buldu. Aklımdan geçenleri anlamış olacak ki, gözlerini devirdi.

"Seni dövmekten falan bahsediyordum..."

Bir utanç dalgası daha bedenimden geçerken tekrar yüzüne döndüm. Gözleri, gerçekten çok güzeldi. Haftalar önce onu Instagram'da bulduğumda ve ya uygulamada ona yazmaya karar verdiğimde asla gözlerini bu kadar yakından göreceğimi düşünmemiştim.

Mor irislerinde tatlı tonlar vardı ve yumuşak bir beyaza sahip kirpiklerinin ardında bir mücevher gibi korunuyordu. Farklı bir ışıltı vardı gözlerinde. Tarifi imkansız bir güzellik. Hipnoz olmuş gibiydim. İstemsizce mırıldandım.

"Çok güzelsin..."

Bir anda gözlerinin genişlemesi, gülüşünün solması ve elmacık kemiklerinin üzerinin hafif renklenmesi ile ne dediğimi fark etmiştim ve bir anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Ellerini çekip doğruldu, ufak bir öksürük bıraktı. Sağ elini yumruk yapıp ağzına doğru tutarken diğer elini cebine yerleştirdi. O da utanmıştı sanırım, bu neden bilmiyorum ama çok hoşuma gitmişti.

Bir süre sonra kaşları çatılmaya başladı ve tekrar bana yaklaşmaya başladı.

"Patavatsız, aptal bir veletten başka bir şey değilsin öyle değil mi?"

Hışımla yakamı tuttu ve kendine doğru çektirdi. Bir yumruğunu havaya kaldırdığında gelecek darbe için sıkıca gözlerimi yumdum.

Acının inmesini beklerken bir anda kapının zorlanması ile gözlerimi açtım. Aynı şekilde o da kapıya bakıyordu.

"Izana, orada mısın?"

Shinchiro'du bu. Kapıyı açmaya çalışıyordu. Bana döndü ve parmağını dudağına koyarak sessiz olmamı işaret etti.

Bir süre sessizliğin ardından tam gittiğini düşünürken bir ses daha duyduk.

"Niye ses çıkarmıyorsunuz aptallar, kapının altından ayaklarınızı görüyorum!"

Pretty Boy, izakaku✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin