thirty nine

418 61 92
                                    

Yol benim için bitmek bilmiyordu. Kalbim göğsümü zorlayarak atarken, heyecandan bir çocuk gibi çığlık atarak koşturabilecek gibi hissediyordum. Dudaklarımdan silinmeyen bir gülümseme vardı, yanaklarım ağırmasına rağmen kıkırdayıp duruyordum.

Izana son zamanlarında benimle birlikte olmayı, bu yüzden son aynını benim evimde kalarak geçirmek istediğini söylemişti. Birlikte yemek yiyecek, birlikte uyuyacaktık ve sabah uyandığımızda göreceğimiz ilk şey birbirimiz olacaktı. Bunun nasıl güzel bir duygu olduğunu açıklayamam bile.

Hızlı hızlı köşeyi döndükten sonra ellerimdeki poşetler ile koşmaya başladım. Ve işte! O ihtişamlı motor bahçeye doğru park edilmişti. Alt dudağımı ısırarak koşmaya başladım.

Pekala, kapıya ulaştığımda böyle bir manzara beklemiyordum. Izana'ya eve girmesini söylememe rağmen o,  elindeki bavulla birlikte kapının önünde çömelimiş, bizim sokağın meşhur sokak kedisi ile oynuyordu.

Sonbaharın sertleşmeye başlayan gecesi bile bu görüntü karşısında içimin ısınmasına engel olamamıştı. Yüzümden silinmeyen gülümsemeyle ona doğru yürüdüm.

"Eve girmeni söylemiştim."

Kafasını kaldırıp beni görünce gülümsedi ve ayağa kalktı.

"Girecektim, bu küçük bey beni rahatsız etmeseydi."

"Dişi o." Dedim kıkırdayarak. Kaşlarını kaldırıp tekrar kediye baktı. Eğilip patisini tuttu.

"Üzgünüm leydim, bu kabalığımı affedin."

Gülerek paspasın altındaki anahtarları çıkardım ve kapıya taktım.

"Fakirhaneme hoşgeldin."

Kapıyı açarken bile gülümsüyordum.

"En son evine neden gelmiştim hatırlıyor musun?"

Bavulunu peşine sürükleyerek eve girdi.

"Beni dövmeye." Göz devirmeden edemedim.

"Hak etmiştin. Ayrıca seni dövmek gibi bir niyetim yoktu." Ayakkabılarını çıkartıp kenara koydu ve hırkasını çıkarmaya başladı.

"Beni zivanadan çıkartan bir anda yüz üstü bırakıp kuru bir özürle geçiştirmeye çalışmandı. Hem, sen de beni fena benzetmiştin. Bara gidebilmek için kapatıcı sürmüştüm."

"Ben de!" Dedim onun hırkasını da askıya asarken. Karşılığında gülümsedi.

"Bavulunu soldan ikinci odaya bırak." Mutfağa geçmeden önce ona döndüm ve hınzır gibi sırıttım.

"Odamıza."

Tatlı bir sırıtışın ardından kafasını eğidi ve bir şeyler mırıldandı ama ne yazık ki duyamadım.

Odaya doğru yürüdüğünde ben de mutfağa geçtim ve aldıklarımı yerleştirmeye başladım. Kısa zamanda mutfağa geldi.

"Neler aldın?"

"Çok bir şey değil," dedim dolabı kapatırken.

"Ekmek, pirinç, birkaç tuzlu ve tatlı bisküvi, cips ve kola."

'Hmm' yaptı mutfakta dolanırken. Ardından oturma odasına girdi. Ve etrafı gezmeye başladı. Benim yakayı ele verdiğim gün evime geldiğinde hangi ara süzdüğünü bilmediğim kitaplığıma baktı. Tanrı aşkına onda nasıl bir göz vardı? Evde ışık bile kapalıydı. Açıkçası her yer karman çormandı, kitaplıktaki kitapların yarısı yerdeydi ve yanlış hatırlamıyorsam onun o gece oturduğu yerde bir sürü düşmüş kitap vardı. Sahi, ev en son ne zaman böyle toplanmıştı?

Pretty Boy, izakaku✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin