Bölüm 16

134 7 0
                                    

Telefon yanımda herkesin kabusu sabah alarmı gibi çalıyordu. "Sabah sabah kim bu arayan yaa?" Telefona baktığımda Selimin aradığını gördüm "Günaydın böcek, hazırlan seni almaya geliyorum."
"Olmaz-hoşçakal."
"Ya Eylül, dur-dur, saçmalama uyan saat kaç oldu, anladım ki senin içinde çekirge de varmış seni böcekkk."
"Selim, ne istiyorsun?"
"Tahlil sonuçlarını alacağız."
"..."
"Eylül orda mısın?"
"Se-sen alırsın...Merak etmiyorum." Aslında merak ediyordum, kötü bir şey çıkacağını zannetmiyorum ama yani çıkmazda, altı üstü bayıldım ne olabilirdi ki?
"Eylül sen iyi misin? Gerçekten istiyorsan ben alabilirim ama-"
"Yo hayır hayır hazırlanıyorum, görüşürüz."

Üstüme siyah salaş bir tişört ve dar bir kot pantolon giyindim. Sonra anneme yalan söylemeyi sevmesemde yarım ve pembe yalan olarak hastaneye arkadaşımı ziyarete gidiyorum dedim, çünkü onlara bunu henüz söyleyemezdim.
Aşağıya indim ve bir kaç dakika sonra Selim geldi ve hastaneye gittik. Tahlil sonuçlarımızı en başta gittiğimiz ama konuşmadığımız Erol Akbaş adlı doktor değerlendirecekti.
"Merhaba Eylül Hanım."
"Merhaba, bu ufak tefek bayılmamın sebebi nedir? Bir şey olmadığını öğrenip buradan ayrılmak istiyorum."
"Bakın tahlil sonuclarınıza göre maalesef istediğiniz gibi bir durum yok, bu gerçekten ciddi bir konuya dönüşmüş."
Selim "Ne demek bu şimdi?"
"Uzun bir süredir kalbinizde ritim bozukluğu varmış, bu son zamanlarda artmış ve bayılmanıza sebep oluyor ve biran önce tedaviye başlamalıyız aksi takdirde bu konu canınızla sonuçlanabilir.
"Nasıl bir tedavi?"
"Normalde bazı ilaçlarla kalp ritminizi yerinde yani normal biçimde tutabilirdik ama sizinki biraz daha ciddi bir durum olduğu için kalp pili takmamız en uygunu olur ve kalp piliniz takılana kadar hayatınızı sakin yaşamalısınız, adrenalin, korku, heyecan bu gibi şeyler kalbinizi yoruyor."
Selim "Başka yolu vardır herhalde yapmayın, değil mi?"
"Maalesef, üzgünüm."

Selim'le oradan çıktıktan sonra hiç konuşmadan arabaya doğru gittik. Arabanın yanına varınca Selim koltuğa oturup Sertçe kapıyı kapattı. Bende oturdum ve o arabayı çalıştırmadan öylece konuşmadan dakikalarca oturduk.
"Hadi gidelim, neyi bekliyoruz?"
"Kalbinden sorun olduğunu biliyor muydun?" dedi fısıldayarak.
"..."
"Eylül, biliyor muydun!?"
"Evet!" diye bağırdım.
"Niye kimseye söylemedin, annenler biliyor mu, söylesene."
"Yeter artık!"
"Demek annenlerde bilmiyor." dedi ve direksiyona sertçe.
"Kahrolsun ki bilmiyorlar! Son altı aydır kalbimde bir sorun var biliyorum, bana değer verdiğin için böyle davranıyorsun onu da biliyorum ama yeter! Yeter!"
Çok sinirlenmiştim kalbim yine son altı ayda olanlar gibi atmaya başlamış, soluk alış verişim hızlanmıştı.
Selim "Eylül tamam, ben özür-" demeye çalışırken yine gözlerime bir perde, bedenime bir halsizlik gelmişti ve...bayılmışım.

Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen bir sevgili, bir çift doktor, bir arkadaş ve birer anne baba vardı, bunlar benimkilerdi.
"Selim söyledin mi onlara?"
"Evet."
Sonra doktorlar klasik "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" sorusunu sordular.
"İyi."
Annem "Bunu bizden niye sakladın?"
"Bilmiyorum."
Sonra bir arkadaştan kastım olan Edayı düşününce geziden beri onunla hiç görüşmediğimi düşündüm, çok cani bir arkadaşım.
Eda "Eh be Eylül...Neyse olan olmuş, şimdi sağlığına bakmalıyız."
"Sağol birtanem, nasılsın sen?"
"İyiyimde asıl sen nasılsın, haberler nasıl?" dedi ve göz ucuyla Selim'i işaret etti.
"Şu yerden bir çıkmayım, uzun uzun konuşucağız."

Biraz önce dışarı çıkan annemler ve doktor, içeriye konuşarak girdiler. Konuşmalarımda tamam en kısa zamanda halledeceğiz gibi şeyler diyordu babam.
Ardından doktor "Şimdilik sizi taburcu edebilirim ama en kısa zamanda-"
"Biliyorum."

Hastaneden çıktık ve annemlere arkadaşlarımla kafeye gitmek istediğimi söyledim. tabiki annem "Eylül hiç olur mu öyle şey, hastahaneden yeni çıktın kızım."
Babam "Annen haklı Eylül dinlenmelisin, gözümüz arkada kalmasın." dedi. Sonra Eda da sessiz kalmayıp "Siz merak etmeyin Vildan Teyzeciğim, gözünüz arkada kalmasın." deyince annem ikna oldu ve Selim, Eda, ben kafeye doğru Selimin arabasıyla yola çıktık.

Kafede ben Eda Türk kahvesi alırken Selim de latte aldı ve konuşmaya başladık.
Eda "Eee, anlatın bakalım Eylül ve Selim."
"Neyi?"
"Acaba?"
"Ya işte Fransada,"
"Evet."
"Gece,"
"Oo evet."
"Eyfel kulesinin tam karşısında,"
"Of çok romantik ee..."
"Bir bankta otururken işte..."
"İlkte hayır demişti Eylül:D" dedi Selim.
"Ya hayır, karıştırma, işte öyle, sonra ben iki defa bayılınca tatili erken bitirdik ikimiz."
"Çok iyiymiş ya."
"Ya ne demezsin."
"Se-Selim şu kız sana mı sesleniyor?"
"Ne kızı be, Selim'i niye çağırsın ki? Allah Allah."
"Hayır ben ciddiyim."

"Ne oldu Selim, hiç boş kalmıyorsun, bende sonra bulmuşsun birini hemen! Onunlada mı oynayacaksın? Yazık sanada mavi gözlü!

Kim bu kız ya? Selimle ne işi var hem Selime niye öyle şeyler diyorki? Bana niye yazıl olucakmış hem!?
"Selim, kim bu kız?"

Neşeli AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin