Suikast

303 29 23
                                    

"Asenayı çıkarmanın bir yolunu buldunuz mu?"

Kerim Ak'ın ifadesiz yüzüne rağmen öfkesini tahmin edebilen avukat kravatını çekiştirerek "Konuşmayacağını net şekilde ifade etti," dedi. Korkusunun neden olduğu titreme fark edilmesin diye ellerini yumruk yapmıştı. Adamın öfkesinin nelere neden olabileceğini biliyordu, Asena Yücel ile ilgili konuların onu öfkelendireceğini bildiği gibi.

"Bu ne demek oluyor?"

"Sizin emrinizle bile konuşmayacağını ve tanık koruma programını istemediğini söyledi. Asena hanım kararlı. Sizden kendini öldürmesine izin vermenizi istiyor."

Kerim gözlerini karartan öfke eşliğinde avukatı yakasından tutarak kendine çekti. "Eğer o kız sağ salim dışarı çıkmazsa," dediği sırada sadece gözleri değil, sesi de ölümü anımsatıyordu. Asena Yücel konu olduğunda Kerim Ak'ın yapamayacağı bir şey yoktu. "Özgürce nefes aldığını görmezsem bedelini sen ödersin, avukat."

"Ama efendim..."

Koşarak içeri giren çalışanıyla bakışlarını ona çevirdi. Koştuğu için nefes nefese olan adam telefonunu uzatarak "Beyefendi, bunu görmeniz gerekiyor," dedi. Yüzündeki ifade Kerimin kaşlarının çatılmasına neden oldu. Avukatı bırakarak telefonu eline aldı. Asenanın nezarethanedeki görüntüsüydü. Yüzünü buruşturuyor, yumruk yaptığı elini göğsüne bastırıyordu. Nefes almakta zorlanıyor gibi görünüyordu. Ekran kararınca bir erkek sesi duyuldu. Söyledikleri Kerim Ak'ın kıyameti getirmesi için yeterliydi.

"Dişi kurdunun son nefesini vermesine kaç dakika kalmıştır, Kerim?"

💉

"Kerim Ak az önce emniyete girdi. Nezarethaneye gidiyor."

Toplantı odasına giren kadının söyledikleriyle Pars herkesten önce harekete geçti. Koşarak nezarethaneye gittiğinde girişte karşılaştığı manzara dişlerini sıkmasına neden oldu. Kerim Ak'ın üç adamı memurlardan üçünün hareketini farklı şekillerde kısıtlamışlardı. Biri kolunu memurun boynuna sarmış, diğer ikisi ise kollarını arkaya doğru bükerek adamları duvara yaslamışlardı. Dördüncü memur nezarethanenin kapısında durmuş, "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" diyordu.

Kerim Ak diğer çalışanına "Çekin şunu önümden," dediği anda o memur da kısa bir boğuşmanın ardından yakalanmıştı. Pars ve peşinden gelen ekip arkadaşları silahlarını çıkarırken Kerim Ak nezarethaneye girdi. Sadece amiri ve Kasım Parsın peşinden nezarethaneye ilerledi. Diğerleri silahlarını çıkarmış, Kerimin adamlarını hedef almışlardı. Fakat nezarethanede karşılaştıkları manzara bekledikleri gibi değildi.

Adamlarının yakaladıkları memurlardan birinden aldıkları anahtarla nezarethanenin kapısını açan Kerim yerde kıvranan kadını kollarının arasına aldı. Hasan amir, Pars ve Kasım silahlarını indirmeseler de kaşlarını çatmış, neler olduğunu anlamaya öncelik vermişlerdi. Kerim Ak'ın Asenadan sonraki en yakın adamı olan Mesut masanın üzerindeki tütsüleri elinin yanmasını umursamadan avucunun içine hapsetti. "Asena." Tırnaklarını boğazına geçirmiş halde çırpınan kadının yüzüne düşen saçlarını çekerken Kerim Ak sol göğsündeki sızıyla yüzünü buruşturdu. Onu bu halde görmekten nefret ediyordu. "Asena, bana bak. Nefes al." Ceketinin cebinden astım ilacını çıkardı. İlacı genç kadının dudaklarının arasına yerleştirse de bir değişiklik olmuyordu çünkü ilacı içine çekmiyordu. Yaptığı tek şey çırpınmaktı. "Bana bak. Gözlerime bak," diyen Kerimi izleyen Pars şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Karşısındaki adamın böylesine yumuşak sesle konuşabildiğini bilmiyordu. "Sorun yok. Güvendesin. Nefes al."

Asenanın zar zor söyleyebildiği tek kelime "Kan..." oldu. Pars farkında olmadan silahını hafifçe indirdi. Ne kanından bahsediyordu? Yaralı değildi ki. Aklından bunları geçirirken Kerim Ak'ın söyledikleri daha da meraklanmasına neden oldu.

{Tamamlandı} Kaybolan HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin