"Asena Yücel nerede?!"
Hastane koridorunda yankılanan bağırışla Pars bakışlarını kanlı ellerinden ayırdı. Kerimdi. Gözlerinden alevler çıkararak aldığı cevapla ameliyathaneye doğru geliyordu. Hasan amir ve Kasım adamı durdurmak için ileri atılsalar da başarısız oldular. Bu hayatta değer verdiği tek kişinin yaşam mücadelesi verdiğini öğrenen adam bunun nedeni olan Parsın yakasını kavrayıp sırtını duvara çarptı.
Kerim Ak dişlerini sıkarak "Eğer ameliyattan sağ çıkmazsa," derken olaya müdahale etmek isteyen Kasımı Hasan amir durdurdu. Nedeni olarak da bakışlarıyla Parsı işaret etti. Kerim Ak ile ne zaman karşı karşıya gelse nefretle dolan, onu öldürmek isteyecek kadar ileri giden adam öylece duruyor ve istediğini yapmasına izin veriyordu. Gözlerindeki derin acıyla yapıyordu bunu. O an Kasım da amirin gördüklerini fark etti. Pars Asenanın durumu yüzünden kendisini suçluyor, bu yüzden de Kerimin istediğini yapmasına izin veriyordu. "Asenanın hayatının hesabını senden sorarım. Eğer onu kaybedersem sen de her şeyini kaybedersin."
Ekip arkadaşının kabullenmişliğine rağmen susamayan Kasım "Bir polisi tehdit ettiğinizi farkına varın, Kerim bey," diyerek Kerimin bakışlarının kendisine dönmesini sağladı. Adamın gözlerinde boş vermişlik vardı. İçerideki kadının hayatı söz konusuyken hiçbir şeyi umursamadığı her halinden belli oluyordu.
"Eğer o kadına bir şey olursa bu halimi mumla ararsınız. Aklınızda bulunsun."
Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla hepsinin bakışları dışarı çıkarılan sedyeye döndü. Teni üzerindeki çarşafla neredeyse aynı renkte olan Asenayı görmek Kerim Ak'ın hareket etme yetisini elinden almıştı. Boş gözlerle kadının yanından götürülüşünü izledikten sonra yakınındaki sandalyelerden birine oturdu. Zihni onu bulduğu ilk güne ait seslerle talan edilirken ne etrafındaki insanları ne de kulaklarına değen cümleleri umursuyordu.
"Siz kimsiniz?"
"Kerim Ak."
"Ailem nerede?"
"Gömdük."
"Benden ne istiyorsunuz?"
"Asıl sen ne istiyorsun? Bu hayattan tam olarak ne istiyorsun, Asena?"
"Ailemi."
"Onu geç. Ailen artık yok."
"O zaman beni de ailemin yanına gömün."
"Beyefendi, iyi misiniz?" Koluna dokunan Mesutla anılardan sıyrılan adam bakışlarını kendisine doğru eğilmiş olan çalışanına çevirdi. Onun da yüzünde aynı acı vardı. Asena aralarındaki tek kadındı ve biraz da bunun etkisiyle herkesin üzerine titrediği kişiydi. Yıllardır saçının teline zarar gelmesin diye ellerinden geleni yapıyorlardı. Başardıkları da oluyordu, başaramadıkları da. Fakat şu andaki durumu kabullenemiyorlardı. Ne tutuklanmasına engel olabilmişlerdi ne de düşmanlarının hedefi olmasına. Bu yüzden çok güçsüz hissediyorlardı, aynı Kerim Ak gibi. "Asena hanımı görmenize izin vermezler. Şimdilik eve gitsek iyi olur."
"Onu görmeden bir yere gitmem, Mesut."
Beyefendinin inadını bilen adam yapabileceklerini öğrenmek adına avukatla konuşmak için polislerden uzaklaştı. En az Kerim kadar yorgun olan Pars yavaşça adamın yanına oturdu. "O gün..." Kerim gencin sesine dişlerini sıkarak tepki vermek dışında kıpırdamadı. Hastaneye gelirken neler olduğunu öğrenmişti. Asena yanındaki komisere saplanacak kurşunun önüne atlamıştı. "Nezarethanedeyken bahsettiğin kan kokusu neydi?"
"Boğazındaki dövmenin anlamını biliyor musun?"
"Mors alfabesiyle yazılmış."
"Ne yazıldığını biliyor musun?" Parsın başını olumsuz anlamda sallamasıyla Kerim ayaklandı. Önce Asenayı görmenin bir yolunu bulacak, sonra da ona bunu yapanlardan hesap soracaktı. Kan dökmeden durmaya niyeti yoktu. "O zaman bunu da bilmemelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Kaybolan Hayatlar
Short Story"Asena Yücel, uyuşturucu imalatından ve satışından tutuklusun. Susma hakkına sahipsin." Kelepçeyi taktıktan sonra bileklerini birleştirerek kadının ellerini tüm gücüyle sıktı. Ona ve patronuna karşı hissettiği nefretin tarifi yoktu. Bugünü o kadar u...