Dakikalardır karşısındaki binayı izleyen kadın elini sızlayan kalbine bastırdı. Burası bir zamanlar yuvasıydı. Anne ve babasıyla birlikte biriktirdiği yüzlerce güzel anıya sahiplik yapan yerdi. O güne kadar. Tüm güzel anılar yerini kabuslara bırakmıştı. O kabusların mimarı da içerideydi, biliyordu. Kerim Ak zeki biriydi. Açtığı savaşın nedenini de, biteceği günü de önceden biliyor olmalıydı. On üç Kasım. Ailesinin ölüm günü. Yıllar boyunca her on üç Kasımda buraya gelmişti. Zamanında onların arasında kanlarıyla kaplı olduğu yere uzanmış, saatler boyunca kıpırdamamıştı. Ta ki Kerim Ak gelip onu alana kadar. Hep gelmişti. Göğsüne sıkılan kurşun yüzünden kan kaybederken bile gelmişti. Bugün de gelecekti, biliyordu.
İlacını kullanıp eve doğru adımladı. Eve girene kadar kalbi boğazında atıyordu. Işığı yakıp da ailesiyle son yemeğini yediği masanın başındaki sandalyede oturan adamı gördüğü anda ise bedeni buz kesti. Ondan önce gelmişti. Asena mide bulantısını kontrol etmek için derin nefesler aldı. Bu evde yaşayan insanları katletmemiş gibi rahattı. Zaten yıllardır yaptığı da bu değil miydi? Yücel ailesine katletmiş ve kızlarını kendisine bağlı halde büyütmüştü.
"Hoş geldin."
Asena uzatmadı. Ne kadar zamanı olduğunu bilmiyordu. Sağlık durumu onu yarı yolda bırakmadan önce işini bitirmesi gerekiyordu. Bu yüzden "Beni neden yanına aldın?" diye sordu.
Kerimin cevabı da hızlıydı. "Annenle babanın cesetlerinin ortasındaydın," derken öylesine rahattı ki Asena vücudundaki her kasın seğirdiğini hissetti. "Nefes alamıyordun ve bunca yılın aksine nefes almak istiyordun." Büyük ihtimalle yoldaki marketlerden birinden aldığı içki şişesindeki son yudumu da içip yeniden genç kadına baktı. Sarhoş değildi. "Yardımıma ihtiyacın vardı."
"Beni o hale getiren sendin."
"Yanlış." Şişeyi üç kez masaya vurduktan sonra ayağa kalktı. Alış verişe hep Asenayla çıktığından üzerindeki takım elbiseyi Asena seçmişti. Hep siyahın Kerim Ak'ın rengi olduğunu düşünmüştü ve haklıydı. Kerim Ak simsiyahtı. Bu rengi öylesine iyi taşıyordu ki yıllarca üzerindeki lekeleri fark etmemişti. "Ben sana hiçbir şey yapmamıştım."
"Ailemi öldüren sendin!"
Asena haykırdıklarına karşılık aldığı "Kendini zorlama, kriz geçireceksin," cümlesiyle kaskatı kesildi. Doğru mu duymuştu? Kerim Ak az önce kriz geçirmesin diye onu uyarmış mıydı? Buraya canını almaya geldiğini bildiği halde hem de?
"Benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Baban bana ihanet etti ve cezalandırıldı. Sana zarar vermek isteseydim o zaman yapardım, Asena. Annene yaptığım gibi seni de yavaşça öldürür, babana izletirdim. Eminim onun için senin ölümünü izlemek daha zor olurdu."
Midesi bulanıyordu. Hatta hayatı boyunca midesi böylesine şiddetli bulanmamıştı. Ellerindeki titremeyi saklamak adına yumruklarını sıktı. "Teşekkür etmem mi gerekiyor?" dediğinde sesi de titriyordu fakat nedeni öfkesiydi. Umursamadı. Öfkeli olduğunu sadece Kerim değil, İstanbul biliyordu.
"Hayır. Sadece sorunu cevaplıyorum."
"Cevaplamıyorsun. Beni neden yanına aldın?"
"O kan gölünün ortasında nefes almaya çalışırken öylesine güçlü görünüyordun ki... Arkamı dönüp öylece gidemezdim."
Bulantısı daha da artarken zihninden geçenler dudaklarından döküldü. "Pedofili misin?" Ne düşünmesi gerektiğinden emin olamıyordu. Kerim Ak onun ailesini öldürmüştü. Bunun bugün olduğu gibi bir gün ortaya çıkabileceğinin farkında olarak katlettiği ailenin çocuğunu yanına almıştı. Bir insan bunu neden yapardı? Aklına başka ihtimal gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Kaybolan Hayatlar
Kısa Hikaye"Asena Yücel, uyuşturucu imalatından ve satışından tutuklusun. Susma hakkına sahipsin." Kelepçeyi taktıktan sonra bileklerini birleştirerek kadının ellerini tüm gücüyle sıktı. Ona ve patronuna karşı hissettiği nefretin tarifi yoktu. Bugünü o kadar u...