40. bölüm

10.8K 600 249
                                    


Media: Pamir bebeğim

1 haftanın ardından cümleten selamün aleyküm. 🧕

...

Pamir'den-

"Yankı aç mısın?!"

Mutfaktan salona doğru seslendiğimde elimde dışarıdan sipariş ettiğim yemekler vardı. Yemek becerim iyiydi fakat kaç gündür dışarı çıkmadığım için dolap bomboştu.

"Açım."

Aç olduğunu biliyordum zaten ama elimde ki yemeği görürse beni bir güzel dövecekti. Bu konu da beni yıldıramazdı çünkü halâ iyileşmemişti tam anlamıyla. Geceleri ağrıdan uyuyamadığı zamanları da unutmamıştım.

Elimde ki mercimek çorbasını bir kaseye boşaltıp içine bir kaşık koydum ve elime alıp salona gittim. Bir türlü iyileşmemişti ve daha bir sürü mahkeme işleri falan vardı. Şimdilik ertelenmişti ama kesinlikle can güvenliğimiz yoktu.

Babam olacak pezevenk her an Adana'dan buraya adam gönderebilir hatta Yankı'ya zarar verebilirdi. Tek korkum şu an oydu. Kardeşimden tekrar ayrı kalmak bana hiç iyi gelmezdi herhalde.

"Canım abim bana ne yemek yapmış bakayım."

Kafasını uzatarak elimdekine bakmaya çalıştı. Kapıdan içeri giren bedenimle elimdeki kaseyi gördü ve anında yüzü düştü. Ama bende mecburdum ne yapayım?

"Abi iyileştim ben ya!"

"Neden halâ yataktasın o zaman Yankı'cım?"

"Off." Omuz silkip koltuğun bir köşesine oturdum.

"Artık kendim yiyebilirim Pamir?"

"Olmaz ben yediricem."

Israrla elimde ki kaşığı birkaç kere kaseye daldırıp çıkardım ve biraz biraz Yankı'ya yedirmeye başladım. Bu aralar Yankı'ya kendimden daha iyi bakıyordum. Daha 1 saat önce de başını yıkmıştım. 20 senelik evli ve çocuğuma bakıyormuş gibi hissediyordum resmen.

"Isıtsaydın bari Pamir ya. Buz gibi çorba içiriyorsun adama."

"Şikayet etme de yemeğini ye."

Son kaşığına kadar yedirip ağzını sildim. Böyle davrandıkça benimle dalga geçiyordu ama şu an ailemden geriye kalan tek kişi olduğu için gözümden bile sakınıyordum onu.

"Pamir kapı çalıyor."

"Duyuyorum Yankı."

Elimdeki boş kaseyi sehpanın üzerine bırakıp cama doğru yürüdüm. Kimin geldiğine bakacaktım.

"Kim o?"

Aşağıya doğru eğildiğim de Sena'yı gördüm. Elini yüzüne siper ederek yukarıya bakıyordu. Gülümsedim bu haline.

"Pamir, otomatiğe bassana anahtarı unutmuşum."

"Tamam bekle."

Saçıma nerdeyse yapışan perdeyi kenara çekip kapıya doğru yürüdüm. Anahtarını unuttuysa eve nasıl girecekti? Kesinlikle bilmiyordum umarım herhangi bir ayakkabının içine koymuştur.

Otomatiğe basıp çelik kapıyı açtım ve Sena'nın yukarı çıkmasını bekledim. Sevdiğin kızın hemen bir alt katında oturduğunu bilmek kadar güzel birşey var mıydı acaba bu hayatta? Bence yoktu, bütün şansımı da bu yönde kullanmıştım zaten.

Üst Komşu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin