Kalk prens kalk!

89 28 0
                                    


- 5 -


" Kendime cadı dediğim ilk sefer, hayatım boyunca yaşadığım en sihirli andı.” Margot Adler

Zahra olayın şokuyla titriyordu . Daha birkaç saat evvel boş olan bu alan şimdi tıka basa insanla dolmuştu. Alanın ortasında kocaman bir giyotin yanında iki muhafız ipleri gerdikçe geriyordu .

Kütüphane balkonlarına baktığında üzerlerinde tuhaf kıyafetler olan saçlarında bilmediği boncuklarla örmüş bir grup Yaşlı insan gördü.
Önlerinde bulunan kağıtları karalıyorlar sonra dönüp birbirlerine bir şeyler fısıldıyorlardı.

Üstlerindeki kıyafetlerle okuldan yeni çıktığı belli olan çocuklar ise yan yana dizilmiş adeta etten duvar örmüşlerdi . Her birinin elinde farklı renklerde farklı tonlarda kağıtlar vardı.  Üzerlerine işlenmiş harfleri birleştirince. ' Suçlu cadılara ölüm ' yazısı bariz okunabiliyordu .

Zahra bu yazıyı okurken iliklerine kadar titredigini hissetti . Bir boşluk hissi girmiş karnına onu kavranması sebep olmuştu.

Üstelik bununla da kalmamıştı çocuklar her çan sesinde Meksika dalgası gibi inip kalkıyorlardı.

Öyle dehşetli bir görüntü vardı ki karşısında ne yapacağını bilemez bir çaresizlikle Arkasına dönüp baktı.
Anne ve babasında burada olduğunu anladı.  Hepsinin elleri zincirliyken bir tek onun elleri serbestti. Unutmuşlar mıydı? Bunu bilmiyordu .

"Selina neler oluyor burada ?"

Selinayı ilk defa çaresiz görmüştü.  Başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi.  Belli ki oda olayın şokundaydı.

"İdam edilecek cadılar bir adım öne çıksın "

Ailesi çığlık atıp onları tutan garip görünüşlü adamlardan kurtulmaya çalışıyorlardı.

Dönüp tekrar selinaya baktı. 

Dudaklarında belli belirsiz bir şeyler söylemek için hareket ettiriyordu.  Ama yok hiçbir şey anlaşılmıyordu  .

"Bu ne demek k ka ç kaç mı?"

Ona kaç demeye çalışmıştı  . Ama nasıl bu kadar insanın içinden elini kolunu sallayarak nasıl kaçabilirdi . Biraz göz gezdirirken çocukları bunun için kullanabileceğini düşündü. O yöne gönelirse bir nebze şansı vardı.

Öyle de oldu durmakla kalmak arasına gidip gelmenin oluşturduğu sürede ayakları çoktan gitmeyi seçmişti.

Ardında duyduğu çığlıkları anonsları umursamadan deli gibi koştu.  Çocuklar bir şeyden habersiz onu izliyordu sadece.  Aralarından kolayca geçmiş ormana dalmıştı.  Görünüşte onun ardından gelen kimsecikler yoktu.

Dakikalarca koştuktan sonra bir ağacına arkasına sindi .

Ne zamandır tutugunu bilmediği göz yaşları da artık bırakmıştı kendisini ...

Buruk bir iç çekerek bir kaç kelime döküldü dudaklarından

"Ben bir cadıyım..."

...

"Kalk prens kalk! Ah küçük zahra ..."

Johannes Abrahamın şaşkınlık çığlıklarıyla ayağa kalktı.

Zahranın koştuğunu görüyordu. Koşmuş ve nasıl olduysa gözden uzaklaşmıştı.

"Kaçtı mı? Aferim ona cesur kızmış "

Abraham kahkaha attı.  "Bu cesurluk sana çok pahalıya patlayacak ama "

Ne demek istemişti şimdi bu ? Dönüp tekrar sormaya mecali kalmamıştı johannes onun soru dolu gözlerine bakarak anlamış gibi cevap vererek onu büyük bir yükten kurtarmıştı.

"1693’te ki yasalara göre henüz 16 yaşına girip cadı unvanını almamış kişiler idam edilemezdi. En fazla hapis cezası uygulanır ve cadılar onlara dokunamazdı. 
Şu gördüğün  muhafızlar insan sırlarını öğrenmiş ve dilleri kesilmiş olduğu içi  onlar zahrayı tutabiliyorlardı. Diğerleri zarar verirse yakılmaya mahkum edilirler. Bu kim olursa olsun . Şimdi de onu yakalayamadılar "

Hayretle dudaklarını araladı johannes bu gün olanlar yetmişti ona ama merakını yenilip yeni bir soru daha sordu

"Şimdi ne olacak peki "

"Bu iş size düşüyor prensim. Eğer onu bulup getiremezseniz sizinde krallığınız tehlikeye giriyor . Cadı kanunları esneklik kabul etmez zahra ölmezse korkarım bunun yerine siz canınızı vereceksiniz!"

"Ben mi ?" Dedi koca adam!  omuzları ümitsizce düşmüştü.  Bu eve ilk girdigi heybetli halinden eser kalmamıştı

peki şimdi ne olacaktı?

Düşünmek için zamanı yoktu . Abrahamı geride bırakıp var gücüyle koştu. Nereye koştuğunu bilmeden , sadece olacak ihtimaller olmasın diye gerçi ihtimal yoktu artık her şey gerçekti.

Alnından yüzüne akan ter miydi ? Yoksa göz yaşları mı kestirmeden koştu. 

Sevdiği kızı kaybetmişti. Onurunu, umutlarını şimdi de belki canını...

 Onurunu, umutlarını şimdi de belki canını

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


CADI MAHKEMESİ

CADI MAHKEMESİ (Ayın Dört Tonu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin