"Bana can lazım, Cancağızım; Kaynar kazan, cadı avında"
-Nuh Karaaslan-- 9 -
"Ağacın arkasında "
Diye bu sefer sesli düşünmüştü. Onu duyan johannes gayri ihtiyari ağaçlara baktı . Az önce gördükleri böceğin onlara doğru koştuğunu Dehşetle izliyorlardı.
Durup izlemenin fayda vermeyeceğini düşünen johannes hızlı bir çeviklikle atladı böceğin üstüne böcek insan suretiyle onu ısırmak için her yeltendiğinde johannes farklı bir hamle yapıp bu girişimleri sonuçsuz bırakmıştı.
Bir ara ayağı tekler gibi oldu ama direnmeyi inatla bırakmadı.
Onlar boğuşurken yer adeta hiddetlenmiş gibi tozu dumana katıyor bu boğulmayı daha da zorlaştırıyordu.
Zahranın titremeleri yeniden boy gösterince
" dur" diye tiz bir ses ile bağırdı.Böcek sanki bu komutu bekliyormuş gibi ince bir itaat ile başını eğip gitmişti bu kadar mıydı? Az önceki baygınlığına nazaran büyük bir direnç göstermişti. Bunu kayde değer bir gelişme olarak gördü zahra.
Bu direncin johannesi bile etkilediği aşikardı . Hiçbir şey yokmuş gibi " Kalk artık gidiyoruz " diye bağırdı.
Neden bağırmıştı ki şimdi ? Garipsesede hiçbir şey demeden ayağa kalktı ve yürümeye devam ettiler .
Sorup sormamakta tereddüt yaşasa da aklını delice kemiren soruyu dudaklarından usulca döküverdi.
Başını johannese dönerek " içimde benimle konuşan bir ses var johannes deliriyor olamam değil mi ? Süreklibana yardım ediyor en zor anda beni yönlendiren boğuk bir ses "
Gözlerini hiç kırpmadan johannesin dudağından dökülecek sözleri merakla beklemeye koyuldu.
Omuzlarını dikleştirip aynı şekilde oda zahraya bakmaya başladı.
"Selinaya ne kadarda çok benziyorsun "
Ne ! Onu da nereden çıkarmıştı şimdi. Konuyu değiştirmekte neydi ?
Zahrayının selinanın adını duyunca hüzün kaplamıştı o naif yüreğini , büyüler şiirlerle tanışmamış o saf kalbini .
"Sorum bu değildi "
Artık belirsizliklere tahammülü kalmamıştı. Ailesini kaybetmiş yetmezmiş gibi şimdi de bilmediği varlıklardan kaçıyordu. Daha ne kadar yürümeyeleri gerektiğini bu yolun nereye gittiği ile ilgili delice soruları vardı .Onu kurtarmasını umduğu kişi hakkında da pek bir bilgiye sahip değildi.
Bunca şeyin üstüne birde de laf gevezeliğine tahammül edemeyecekti.
"Biliyor musun ? " diye tekrar sorusunu hatırlattı. Ses tonu yükselmişti
Daha fazla kaçamayacağını bildiği için doğruları söylemek zorunda kaldı. Zaten kısa süre sonra ölecek biriydi o bunları bilmesi ona bir yardım sağlamazdı . Kimse bulmadan kimse görmeden teslim edecekti onu.
En azından şuan böyle planlanmıştı."Herkes olabilir ."
İşte yeni bir soru daha Neyseki zahraya bırakmadan devam etti .
"Koruyucu cadı kız kardeşler Ya da ikiz ruhun en kötüsü de var karanlık ruh bekçisi başta iyi gibi görünüp kendi ekseninde tutar seni oraya hapseder bir sürü cadı şuan onun emrinde çalışıyor"
Duydukları karşısında dehşete kapılmıştı.
Tekrardan nabzı yükseldi."Dur ! " diye istemsizce dizlerinin üstüne çöktü.
Johannes Zahranın ani çıkışıyla durduğu yerde kalakaldımıştı.
"Sakin ol zahra normal şartlarda ailen seni bunlara hazırlamalıydı.cadılık için hazırlık yapılmalıydı.
Muhtemelen az bir süre kaldı on altı olmana Birden bunları duyman seni etkiliyor.
Az önce olduğu gibi direnç göstermelisin "Elini uzattı Zahranın tutup tutmamakta kararsızlık yaşadığını farkedince hadi der gibi kafasını salladı. O da bundan cesaret bularak ellerini uzattı.
Johannes bu sıcacık elleri yüreğinde hissetmişti.
Bu his onu telaşandırdı ve zahrayı bıraktı. Johannesin bu tutumunu bekleyemeyen zahra olduğu gibi johannesin kollarına düşmüştü.Nefesleri bir birine karışıyordu Öyle hızlı soluyorlardı ki hangisi kendisine ait olduğunu bilmediği nefesini tutarak kalkmaya çalıştı. Ama o kalkmaya çalıştıkça johannesin farklı edalara büründüğünü görebiliyordu
Soğuk teni alacalıbirrenge bürünmüş etrafı hoş bir lavanta kokusu sarmıştı."Zahra benimle dans eder misin ?"
Duyduklarıyla sertçe ittimişti onu . " Böyle bir teklifte nasıl bulunabiliyorsun ? sen ablamın erkek arkadaşıydın "
Hiddetle sözlerini sıralarken gözlerinden yaşların dökülmesine engel olamadı.
" Onu Demek istemiyorum ..." johannesin tek kelime etmesine dahi tahammül edemedi.
"Bu iş çok saçma olmaya başladı. Şimdi ya yollarımızı ayıralım yada beni güvenli bir yola ulaştır. " sözlerine devam ederken aklına bir şeyler gelmiş gibi duraksadı.
"Sahi neden bana yardım ediyorsun ki ?"
Johannes mahçup bir tavırla ellerini kaldırdı.
"Sakin ol demekten yoruldum ama durul artık zahra dinlemeden yargılama beni"
Selinanın çekim çemberi kırıldığı için ona karşı sevgisi azalmıştı. Zahrayla elele tutuşup sarıldığı zaman keskin bir bağ hissine kapılmasını normal bulmuyordu. Kaderi kendi ellerinde olan küçük bir kıza merhamet miydi bu yoksa asla istemediği o şey gerçek mi oluyordu. Evlenecegi kadın Zahra mıydı ? İstemeye istemeye sormuştu o soruyu. Çünkü bu gerçek ikisininde kaderini değiştirecekti.
"Gidiyorum ben " artık johannesede güvenemeyeceğini anlayan zahra ağır adımlarla ormanın tersine doğru yürümeye başladı.
"Dur zahra sana söylemem gereken şeyler var "
Bir prens bir cadının peşinden koşamazdı. Ona gelen hep onlar olmuştu krallığı boyunca talep edilen prenslerdi güç iktidar onlara aitti.
Hem ğır ve olgun yapısı gereği normal insanlarla hiç anlaşamıyordu istediği bir cadı da değildi bu ağa nasıl takılmıştı bilmiyordu.
Bilseydi zaten tılsımın etkisi azalırdı o her seferinde aşık olduğunu zannetmişti belki de ailesinin suçuydu bu , onu bu karmaşık serüvene onlar itmişti cadılar ile ilgili onlardan çok daha fazla bilgiye sahip olmasına rağmen pratikte hiçbir şey öğretmemişlerdi .
Ama ilk defa işler değişmişti bu sefer o bir cadı için koşuyordu Üstelik o henüz bir cadı bile değildi küçük bir kız çocuğuydu korumakla teslim etmek arasında iki uç noktanın ortasına sıkışmıştı ..
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI MAHKEMESİ (Ayın Dört Tonu)
FantasiaBir cadı olduğunuz sizden gizlendiyse ve bunu bir giyotinin ağzındayken öğrendiyseniz hayat inanılmaz derecede karmaşıklaşıyordu.. Hayatta kalmak mümkün müydü? Peki ya gerçeğin peşinden gitmek ? Osmanlı topraklarına uzanacak bir cadılık serüveninin...