Amon
"Iseul burayı çok sevecek! Kesin hemen Kral'la evlenmemi isteyecek! Annem Kraliçe'ye sinir olacak. Tanrım bunu söylediğimi kimseye söyleme! Çok gerginim." Kendimi oradan oraya fırlatırken, karşımda ne yaptığımı izleyen arkadaşım Arin kolları göğsünde bağlı bir şekilde duruyordu. Dudaklarını ıslatıp kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun Amon?" dedi ama bu sözün aslında tercümesi 'Kafayı mı yedin?' idi. Derin bir nefes alarak yere çöktüm.
Annemlere karşılarken giyeceğim kıyafet yatağımın üzerinde duruyordu. Oturduğum yerde hemen onunla karşı karşıya geliyordum. Lacivert, etekleri tülden olan bir elbiseydi. Aynı zamanda omuzumun biraz altından başlarsak bileklerime kadar olan tülden kollar da vardı. Elbise straplezdi. Doğrusu bunu da ben seçmemiştim ama birkaç dakika önce ilk defa görmüş biri olarak çok beğenmiştim. "Ailemi uzun zamandır görmüyorum Arin. Üstelik hafızam da yerinde değil." dedim kafamı işaret ederken. Gerginlikten her şeyim değişmişti.
"İyi de onlar senin ailen." dedi cümlelerimde mantık ararcasına. Orası öyleydi. Beni yargılamalarından korkmuyordum zaten. Öyle bir şey yapmayacaklarına adım gibi emindim. Kendim hakkında endişeleniyordum. Yakında, Kraliçe olunca onlar da buraya gelecek miydi? Ama burası benim krallığım değildi. Ailemi köylü olarak bırakacak mıydım? Ya yeni sorumluluklar? Bu öylesine bir evlenme durumu değildi. Daha ciddi haliydi. Bir Kral'la evlenmek her küçük köylü kızının hayali olsa da, anlaşılan bir süre sonra gerici oluyordu.
"Amon, bana karşı dürüst olacaksan bir şey soracağım." Başımı aşağı yukarı salladım. Arin'e hiçbir zaman yalan söylememiştim zaten. Önüme diz çöküp, endişeyle birleştirdiğim ellerimden tuttu. Yüzüne yumuşak bir ifade takındı. "Aileni görme konusunda gerginsin çünkü bu evliliğe karşı ciddi bir adım daha demek oluyor değil mi?" Sessizce cümlesini tekrarladım birkaç kere kafamda. Bu evliliğe ciddi bir adımdı. Bundan dolayı mı çekingendim bugün? Gözlerimi sıkıca kapattım. O kadar çok düşünmüştüm ki başım ağrımıştı. "Belki." dedim emin olmadığım için ama yüksek ihtimalle dediği yüzündendi.
"Ne olursa olsun, Heeseung'a bunu söyle. Anlayışla karşılayacaktır." Dudağımı dişlemeye başladığım sırada, içeriye yardımcılardan biri gelmiş ve bana bakmıştı. "Özür dilerim Kraliçem, kıyafetinizi giydirmem için gönderildim." Kapıyı çalmamış olması benim için sıkıntı değildi ama kraliyete göre bu gerçekten büyük bir sorundu. "Kapıyı çalmamak benim ahmaklığım, lütfen beni affedin." Gözlerim irileşirken ayağa kalktım. Önünde yalvarırcasına birleştirdiği ellerini tuttum. Epey yaşlıca bir kadındı. Kendinden küçük biri için böyle yalvarması çok tuhaf değil miydi? Kraliyette düzen böyle işliyordu ama bu bana tamamen tersti.
"Sorun değil. Lütfen böyle şeyler söylemeyin. Gerçekten sıkıntı değil. Henüz ben de yeni alışıyorum. Yalnızken bana kraliçeymişim gibi davranmayabilirsiniz. Doğrusu bu sarayda kendimi yakın hissedebileceğim çok kişi yok. Sizinle en azından samimi olmak isterim." Kadının gözlerinin içi parlamıştı. Ellerini benim ellerimin üstüne koyarak eğildi. "Epey soylu bir yerden gelmiş olmalısınız." Bu da bir sorundu. Ben soylu değildim. Köylü kızıydım ve herkes Kral Heeseung'ın soylu biriyle evlenmesini tercih ediyordu. "Aslında bir köylü kızıyım. Dediğim gibi, henüz yeni alışıyorum." Şaşkınlıkla gözlerini dolaştırdı yüzümde. Daha sonra beni baştan aşağı süzmüştü.
"Sen çok güzel yetiştirilmiş bir evlatsın kızım. Kral Heeseung, senden daha iyisini bulamazdı." Gülümsedim ama buna inandığım ya da katıldığım için değildi. Bu dünyada bir sürü soylu vardı. Eminim ki içlerinde bana çok benzeyeni vardı. "Özellikle Kraliçenin emri altında bu çok zor." Kimsenin duymadığından emin olmak istercesine koridorda etrafına bakındığında ben de tebessüm etmiştim. Elbiseyi gösterip, "Kendim halledebilirim. Siz zahmet etmeyin." demiş ve kadının biraz da olsa dinlenmesini istemiştim. Önce biraz itiraz etse de, daha sonra Arin'i gösterdiğimde ikna olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limerence ❀ lee heeseung
Fanfiction"Şimdi, yine birer yabancıyız birbirimize. Ama bu sefer, birikmiş anılarla birlikte."