...
Zahir yanımdan geçerken hiçbir şey yapamadım. Zorlandığını adım gibi biliyordum ama o huysuz herifin tekiydi.
Selimle konuştuğumuzda 'onun bacağı kopsa koptu demez' demişti. Ve şu an ne kadar haklı olduğunu anlayabiliyordum.Dikişlerin alınmasına daha bir ay vardı.
Cam fazla büyüktu ve derine saplanmıştı. Bu da haliyle iyileşmesini zorlaştırmıştı.
Karın boşluğuna denk geldiğini sandığımız cam parçası iç organlarının bir iki tanesine geçici hasar vermişti. Doktor bunun da takibini yapmamız gerektiğini yiyecek ve içeceklerde seçici olmamız gerektiğini de unutturmamıştı. Özellikle sigara gibi zararlı maddelere kesinlikle izni olamadığını da özellikle ve üstüne basa basa hatırlatmıştı. Ama bu onun umrumda bile değildi şu an ne yapıyordu biliyor musunuz? Dışarıda sigara içiyordu! Hem de birini bitirip ardından bir diğerini yakıyordu.Ona her şeyi tek tek anlatmama rağmen yine de içiyordu! Aşağı inip bahçedeki çınar ağacının yanındaki adamın yanına doğru yürüdüm ve hiç düşünmeden elindeki sigarayı elime alıp attım. Yarısına gelmişti bile!
Ellerini hastane kıyafetinin cebine sokmuş kafasını bana döndürmüştü. Yorgun ve baygın bakan gözlerini bana çevirmiş gözümün önünde bir tane daha yakmıştı.
"İstediğin kadar yak. Tekrar atacağım!"
Elini sigaraya siper edip çakmağı sigara ile buluşturdu. Kıvılcımlar onun gözünün önüne gelip kül gözlerini bana sununca kafamı başka yöne çevirdim.
"Başka zaman istediğin kadar iç Zahir, umrumda değil, ama şu an daha yeni ameliyat oldun ve içemezsin"
"Emin misin?"
Dumanı yüzüme üfleyip dikkatimi çekmeye çalıştı. Başardı da, sigaradan rahatsız olan ciğerlerim isyan etti. Nefret dolu olduğunu bildiğim bir şekilde ona baktım.
"Neye sinirleniyorsun bu kadar? Cevabın var mı kar tanesi?"
Arkasına yaslanıp bankta rahat bir şekilde oturdu. Bir elini de sigarasını götürüp içine çekti ve nefesi ile birlikte geri bıraktı.
"Evet, biliyorum" kaşını yukarı kaldırdı ve beni dinlemeye devam etti.
"Doktor sana bunu yasakladı ve sen hâlâ içiyorsun, işte tam olarak buna sinirliyim"
"Başka?"
"Yanımdan bir anda çekip gitmene sinirliyim, kendinden önce beni düşünmene çok daha sinirliyim, çok fazla kan kaybederken beni kucağına alıp taşımana sinirliyim, yaptığın tüm hareketlere sinirliyim Zahir!"
Nefes nefese yüzüne bakınca gözlerinde afallama gördüm. Ama bu çok kısa sürmüştü. Yavaşça ayağa kalkıp dudakları arasındaki sigarayı yere bıraktı ve ayakkabısının ucuyla ezdi. Büyük bir sükutla yanıma yaklaşıp omuzlarımdan tuttu.
"Yaptığın tüm hareketlere kabulüm kar tanesi"
Ellerinin sıcaklığı omuzlarımı terk edince bu sefer kazağımın ucundan tuttu.
"Hadi üşüme, yukarı çıkalım." Beni hastanenin içine çekmeye çalışınca sinirle çektim kolumu.
"Beni düşünmene ihtiyacım yok. Biraz olsun kendini düşün. Lütfen. Nasıl bir vicdan azabı çekiyorum biliyor musun sen?!" Sonunda sesimi ayarlayamamış ve bağırmıştım. Zaten ailemin ve teyzemin kabusları yakamı bırakmazken bir yenisini daha eklemiştim aralarına. Yanıyordum ve kimse görmüyordu.
"Keşke intikam duygusuyla bir anda karar verip seni bu yola sürüklemeseydim. Keşke keşke! Bunu söylemekten başka bir şey gelmiyor elimden maalesef. Ölüyorum vicdan azabından görmüyorsun, bari yarama tuz basma Zahir, yalvarıyorum"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-AZLEM-
ActionBen en büyük hatayı onu unuttuğumda yaptım. nasıl unutabilirdim ki? Nasıl da unutmuştum? Oysa o beni hiç aklından çıkarmamış, yıllar geçse de üstünden beni hiç unutmamış. Ben değişip ruhumu bir uçurumdan attığımda da beni hiç unutmamış. Peki ben? O...