Yıldızlarını, deniz için birer birer döken gökyüzü, sonunda karanlıkta baş başa kalmıştı. Deniz susuz, gökyüzü ışıksız kalmıştı. Ve ikisi de özlerini hasret ile harmanlayıp karanlığa savurmuştu......
Yatakta öyle uzanmış tavanı izlerken odamın kapısı çalmıştı. Kimseyi beklemediğim için tedirgin olsam da yataktan kalkıp kapıya yöneldim.
Kapıyı hafifçe aralayıp gelen görevli kadına baktım.
"Buyrun?"
"Mahinur hanım?"
Kafamı sallayıp onayladım.
"Zahir bey gönderdi, buyrun"
Kadın elindeki hijyenik poşetleri bana verip uzun koridorda kayboldu.
Poşetler ile birlikte odaya geri dönüp yatağın üstüne oturdum ve açmaya başladım.
Birinci poşetten pijama takımı çıkmıştı.
Hızla ikinci poşeti de açıp içindeki şeye diktim gözlerimi. Mektup mu?
Elimdeki mektup gibi olan küçük not kağıdını alıp ne yazdığını okumaya başladım.'Yarın sabah erkenden kalk ve beni hiç tanımıyormuş gibi otelin önündeki taksiye bin. Bana sakın mesaj atayım, arayayım deme! Ben seni bulurum, sen sadece arabaya bin!'
Ne demekti bu?
Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuştu ki?
Sorun şu ki bana hiçbir şey anlatmıyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu. Bana bildiği şeyleri anlatmayacaksa ortak olmanın ne anlamı vardı ki? Beraber hareket etmezsek çakılabilirdik.Hızla mektubu parçalara bölüp montumun cebine koydum. Ne olacağı belli olmazdı bu yüzden tedbirli olmak istiyordum. Herşeye yeni başlamışken bir anda bitmesine izin vermezdim! Veremezdim.
Üzerimdeki bornozu çıkarıp kendi iç çamaşırlarımı giydim. Oda sıcak olsa da bedenim nemli olduğu için üşümüştüm. Hızla yatağın üzerinde duran pijama takımını giyindim ve yatağa uzandım.
Yarın en çok yorulacağım gün olacaktı.
Amcam ve dedemle bizzat konuşmam gerekecekti ve sırf bunun için bile güç toplamalıydım.Gözlerimi kapatmış, uykuya sımsıkı sarılmıştım.
...
Dün akşam odama gelen kadın tekrar gelmiş, elindeki eşyaları verip arkasına bakmadan gözden kaybolmuştu. Garipti ama şu an bunu kafama takamayacak kadar acelem vardı.
Kadının bana verdiği kot pantolonu ve ince beyaz boğazlı kazağı giyinip, üzerine de siyah kabanımı geçirip odanın kartını aldım. Odada hiçbir iz bırakmadığıma emin olunca odayı, ondan sonra da oteli terk ettim.
Zahir'in dediği gibi otelin önünde bir taksi görünce emin olmak için şoföre baktım.
Adam beni gördüğü gibi eliyle binmemi işaret etti. Arabanın bu olduğunu anlayıp hızla taksiye bindim.Taksi şoförü ben birşey demeden ilerlemeye başladı. Bunu da zahir planlanmıştır diye düşünüp yolu izledim.
Aslında düşünüyordum. Ne olmuştu da bir anda böyle ani bir karar vermişti?Ağaçlı uzun bir yola girdiğimiz gibi arabayı telefonun sesi doldurdu.
Genç adam telefonu yanıtlayıp bana baktı."Evet Zahir Bey"
..."Tamam"
Adam telefonu arka koltukta oturan bana uzatınca hiç düşünmeden aldım telefonu elinden.
"Zahir?"
"Mahinur"
"Ne oldu. Bu sesler de ne?"
Ses gelmedi. Ben nefesimi tutmuş onun yanıtını beklerken araba hızla fren yaptı.
Kafamı çarpmamak için ellerimi koltuğa dayayıp kendimi ileri ittim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-AZLEM-
ActionBen en büyük hatayı onu unuttuğumda yaptım. nasıl unutabilirdim ki? Nasıl da unutmuştum? Oysa o beni hiç aklından çıkarmamış, yıllar geçse de üstünden beni hiç unutmamış. Ben değişip ruhumu bir uçurumdan attığımda da beni hiç unutmamış. Peki ben? O...