-VEBAL-

26 7 24
                                    

Ne demekti bu şimdi?
Kafam allak bullak olmuşken gözlerimi kısarak Zahir'e döndüm. Ben diken üstünde oturuyorken o benim aksime gayet rahat bir tavır içerisindeydi.

"Ne demek bu şimdi?"

Bir elini bardağa götürüp içindeki sıvıyı içti.

"Sarhoş musun sen?" Gözleri nihayet benimle buluşunca soru sorar gibi yüzünde gezdirdim bakışlarımı.

"Ben alkol kullanmam, ilaç bu" elindeki bardağı gösterip içindeki beyaz şeyi tek dikişte içti.

"Sana 'ne demek bu' dedim Zahir?"

Omzunu silkip karşımızda duran dağlara baktı.

"Bilmem. Belki beni bir yerlerde görmüşsündür?" Yine aynısını yapıyordu. Kafamı karıştırıp beni sonu olmayan bir kör bir kuyunun içine atıyordu.

"Ne demek istiyorsan açık açık konuş"

Bana doğru dönüp bıkkınlıkla gözlerime baktı. Bir şeyleri anlamamı istiyordu, hatırlamamı istiyordu ama benimle bunu açık açık konuşamıyordu. Böyle yaptığı zaman da amacına ulaşamayan bir adam gibi çöküyordu. Sadece o bunu çok iyi gizleyebiliyordu.

"Ben kartlarımı hep açık oynadım Mahinur, sen bana yalan söylediğinde bile sana karşı hep dürüst oldum. Bana karşı fırlatmaktan çekinmeyeceğin bir sürü koz verdim sana." Kollarını iki yana açıp güldü.

"Hadi, neden duruyorsun? Canımı yakmayacak mısın?" Ne dediğini anlamak için onun gibi deli olmak lazımdı. Ve eğer bunu hedefliyorsa, tebrikler, başarıyordu da.

"Böyle konuştuğun zaman deliden bir farkın kalmıyor" bu sefer kanımı donduracak bir kahkaha atıp bardakla oynadı.

"Deliden bir farkım olduğunu kim söyledi?" Ayağa kalktım. Kesin sarhoştu. Yoksa böyle konuşmasının bir anlamı olamazdı.

"Senin sarhoş olman için içkiye ihtiyacın yokmuş, bunu öğrendim. Benimle önemli bir konu konuşacağını söylediğin için buradayım. Ama senin kafan pek yerinde değil gibi."

"Gözlerine bakmam yeterliydi oysa" tam arkamı dönüp gidecekken yine ona döndüm.

"Bak gördün mü yine saçmalıyorsun. Bir söylediğin diğer söylediğini tutmuyor. Sakinleşince konuşuruz Zahir. Bu hallerin benim kafamı karıştırmaktan öteye geçmiyor çünkü."

Odadan bir hışımla çıkıp ardımda bıraktığım adamı düşünmemeye çalıştım. Mutfağa girip kendime koca bir bardak su doldurdum ve bir kaç yudumda bitirdim.

Tezgahın üstüne bıraktığım bardakla mutfakta bir gürültü kopunca elimdeki bardağı daha çok sıktım. Sanki şu an elimde parçalansa umrumda olmayacakmış gibi geliyordu. Derin bir nefes alıp aynı sakinlikle geri bıraktım elimdeki bardağı.

Mutfaktan çıkıp içeriye büyük salona geçtim. Üçü de geniş L koltuğa oturmuş PlayStation oynuyorlardı. Yanlarından geçip gittim ve tekli koltuğa bıraktım kendimi.

Beni fark eden üçlü elindeki oyun konsollarını cam masanın üzerine bırakıp bana döndüler.

"Ee? Ne dedi Zahir? Tabii özelse söyleme de-"

"Yok valla hiç özel değildi. Arkadaşınız yukarıda sarhoş olmuş saçma sapan konuşuyor, bir özelliği yok yani"

Selim ve Kağan birbirlerine bir bakış atıp bana döndüler.

"İyi de, Zahir alkol tüketmez ki"

"Evet, ne zamandır arkadaşız hiç alkol aldığını görmedim"

-AZLEM- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin