-GECE'NİN AYAZI-

27 9 4
                                    

Yıldız, gökyüzü'nün, gökyüzü ise yıldızın efendisi sanmış kendini. Oysa insanoğlu aynı umut için bakmış gökyüzüne, yıldıza. Birisi gökyüzüne bakarken diğeri ise ona yüklediği umutlara bakmış. Yani insan umut etmeyi sevmiş...

🌙

Zahir bir kaç gündür yoğun bakımdaydı. Dün doktorlar gelip bir kaç tetkik yapmış ve normal odaya geçebileceğini söylemişlerdi.

Doktorlar vücudunun dinlenmesi ve biraz daha çabuk iyileşmesi için onu uyutmuşlardı. Selim ve Kağan her ne kadar gitmek istemeseler de onları bir kaç saatliğine eve yollamıştım. Beni de gelmem için zorlasalar da insanüstü bir çaba göstermiş ve en sonunda onları bıktırmıştım. Şimdi de Zahir'in yanındaki koltukta oturup bekliyordum. Her an birşey olacakmış gibi geldiği için bir saniye olsun bakışlarımı yüzünden çekemiyordum.

Bir kaç saat önce serumu değiştirmişlerdi.

Koltukta geriye yaslanıp gözlerimi kapattım. Dinlenmeye ihtiyacım vardı ama zihnim bunu reddediyordu. Daha doğrusu ne zaman uyumaya çalışsam patlama anı gözümün önüne geliyordu ve karanlık ikinci bir ten gibi bedenimi sarıp sarmalıyor, uyumamı imkansız hale getiriyordu.

Annem ve babam öldüğü zaman teyzem beni evine almıştı. Ben on iki yaşına geldiğim zaman da teyzem rahatsızlanmış ikimizden başka kimsemiz olmadığı için de onun bakımını yıllarca ben üstlenmiştim. Eniştem ya kahvehaneye ya da hiç bilmediğimiz ve günlerce haber alamadığımız yerlere giderdi. Geldiği zamanda teyzemi hasta haliyle bıktırır, kavga edip öyle giderdi. Teyzem ne zaman kapı ağzına çökse yanına gidip ona kocaman sarılmaya çalışırdım. Canının yandığını düşünürdüm, yanıyormuş zaten. Sadece benim görebileceğim bir şey değilmiş bunu o zaman anlayamamıştım.

On altı yaşına geldiğimde teyzem iyice kötüleşmiş, arada bir nükseden hastalığı  her an olabilir konuma gelmişti. Her an tetikteydim. Onun bu haline dayanamıyordum. Anne yarımdı o benim. Onu da kaybedersem ne yapardım? Hiçbir şey yapamadım...
Ağlamaktan başka. İşte ben o gün tükendim. İçimdeki çocuğa da, geçip giden yıllara da veda ettim. Annemi kaybettiğim kapı eşiğinde bu sefer de teyzemi kaybettim. Annemi kaybettiğim de büyümüş, teyzemi kaybettiğimde de bir hiç olarak kalkmıştım o kapının eşiğinden. Bazı anılar kesik kesikti. Sanki belli bir yıldan sonrasını hatırlamıyor gibiydim.

Gözümden hiç eksik olmayan bir damla daha aktığında hızla silip ayağa kalktım ve seruma baktım. Teyzemden alışkın olduğum için az çok biliyordum bir şeyler.

Az kalmıştı, bu bittiği zaman başka bir serum takacaklardı. Zahir'in alnında ki terleri sildim ve ateşine baktım. Dün ateşi bayağı bir çıkmıştı. Gece boyunca da gözümü üzerinden ayırmak mümkün olmamıştı. Ateşi az bir çıksın yüreğim hopluyordu. Burçak da benim bu paranoyak hallerime alıştığı için her saat başı yanıma gelip kontrol ediyordu.

Ona minnettardım gerçekten. Bu süreçte Burçakla arkadaşlığımız pekişmiş onunla iyi anlaşmıştık. Tabii Kağan onu her yanımda gördüğünde ofluyor ve göz deviriyordu ki bu hali çok komikti.

Zahir'in alnına elimi koyup ateşinin olup olmadığına baktım. Çok hafifti.
Yine de ne olur olmaz diye alnındaki bezi odadaki banyo da değiştirip geldim ve alnına geri koydum. Koltuğu biraz daha yatağın yanına çekip bağdaş kurup oturdum ve yine onu izlemeye başladım.

Yüzünü ezberlemiştim.
Düzgün siyah kaşları vardı.
Bir kızı kıskandıracak etli ve dolgun dudaklara sahipti, çokta uzun olmayan gür kirpikler bir gölge görevi görmüş, göz kapaklarını örtmüştü. Keskin yüz hatları vardı ve inkar edemeyeceğim bir yakışıklılığa sahipti. Saçları buradan bile yumuşak gözüküyordu. Gerçi ameliyat sonrası yıpranmıştı.

-AZLEM- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin