BÖLÜM 1

150 9 12
                                    

Sonunda bitiyordu, gitmekten bıktığım okul. Zaten bana o yeri güzel kılan tek şey bazı dostlarım, ve 3 seneden beri hep yanımda olan sevgilimdi.

Yine yorgun bir şekilde kalktım, gece, hayali ile uyuduğum yataktan. Sanırım kalkmam gereken saatin 20 dakika ertesinde kalkmıştım.

Kimsede beni uyandırma zahmetinde bulunmamıştı. Son 2 gün kaldı diye yaz tatiline, herhalde annem pek takmadı okula gidip gitmememi.

Ama ben bu 2 günün hepsinde gitmeliydim, son günde karneler verildikten ertesi, köye, babaannemlere gidecektik, benim Derya'mı görmem için son şansımdı bu 2 gün.

Tabii kalıcı olmayacaktı gidişimiz. Gelecektik 1 ay sonra, fakat, 1 ay sonra. Tam 1 ay, ona sarılmadan geçirebilir miydim ki ? Sabah sabah bunları düşünecek vaktim yoktu zaten.


Bilgisayar sandalyemin üstüne attığım pantalonu giydim bir çırpıda, üstümde gece yattığım tişört, onun üstüne de yerde duran kahverengi montumu giydim mi, tamam işte.

Üstümü giyinip, telefonumu cebime attıktan sonra çıktım odamdan. Banyoya girip bir suratımın haline bakayım dedim, eh işte fena değil saçlar falan darmadağın ama iki el hareketiyle düzeltilebilecek vaziyetteydi.

Birde ağzım kokmasın diye diş macununu yedim mi, tamam işte. Hiç fırçalamakla zaman kaybedemezdim, hoca zaten pezevenk biraz, derse de almaz okula da almaz, zaten sivil gidecektim.

Ağzıma sıktığım diş macununu biraz çiğneyip yuttuktan sonra üstüne biraz su içtim, içeride uyuyan annemle babama kapıyı açıp bir bakmak istedim.

Hafifçe araladım, ikisi de uyuyordu öylece. Ben gidiyorum diyecektim ama uyanmasınlar diye birşey demedim. Odamdaki not defterinden bir kağıda "Okula gidiyorum ben sevgili aile halkı" yazıp koridordaki duvara bir bant ile yapıştırdıktan sonra çıktım evden.

Yine o sabahın rahatsız edici soğukluğu, bir o kadarda iç açıcı. Fabrikalara işçi taşıyan otobüslerin yaydığı ses kirliliği ve kalabalık trafiğin ortaya çıkardığı o iğrenç egzoz kokusu, her sabah katlanıyordum buna.

Geç kalmıştım lanet olsun, ilk otobüse binip okula gitmeliydim. Durakta benimle beraber bekleyen diğer insanların yanında, kendimi biraz daha üstün hissettiğim bir gerçekti açıkçası.

Herkesin kaderinin olduğunu sanması, benim ise kaderimi yarattığımı sanmam bile farklılaştırıyordu beni diğerlerinden..

Yine her sabah gelen o dolu otobüsteki basit insanların yanına sıkışmak zorunda kalmıştım.


Zar zor yetiştiğim okula doğru koşa koşa yol aldım yeniden. Sınıfa kadar çıktıktan sonra, yine koridorda o pek de alışık olmadığım, sanki "hoca gelmedi" dercesine bağırışmaları duyuyordum. Herkes bir ağızdan konuşuyordu.

Yaklaştım, kapıyı yavaşça açtım ve içeriye girdim, birden hocanın geldiğini sananlar sustu, bir sessizlik içerisinde sınıfa yine bir assolist havası vererek girdim. Neyse ki hoca geç gelecekti sanırsam, ki zaten bayağı gecikmişti. Derse 15 dakika geç kalmama rağmen halen sınıfta yoktu.

Önce öğretmen masasına bakmıştım tabii, boş olduğunu gördükten sonra çocukça bir şekilde Derya'mın sırasına baktım. Duvar kenarında öyle müzik dinlerdi çoğu zaman bu girişlerimde, beni gördüğünde kulaklıklarını çıkarır ayağa kalkar koşar sarılırdı normalde, fakat bu sefer boştu sırası.

Okula onun için gelmiştim, sanırım bir anlamı kalmamıştı. Geri dönesim geldi, sabahın uykusuzluğu ve yorgunluğu vardı üstümde, fakat yeniden eve dönmek istemedim. O olmasa da sevdiğim kardeşlerim vardı sınıfta. Bir ön sıradaysa kardeşim, Özcan bir el hareketi yaparak, pekte bir istifini bozmadan,  "Lan kerem, gelsene olum ne dikiliyon orda amına koyım" dedi.

Paranormal ŞizofreniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin