_____
Kang krallığında her zamanki gibi, pek de sıradan olmayan bir gündü. Sabahın erken saatlerinde bile atraksiyon eksik olmuyordu. Özellikle de Jongho için sıkıcı geçen 18 yılın ardından, kendisini yeni tempoya alıştırmak için fazlasıyla yorgun hissediyordu.
Erken uyanıyor, sabah koşusu ardından kahvaltı, kılıç ve dövüşme dersleri, akşam üstü yapılan spor derken düşünmek için bile zaman bulamadığını hissediyordu. Ve bir de her zaman peşinde koruması gibi dolaşan ama aslında baş düşmanı gibi olan Yunho vardı. Küçücük yanlışında onu küçük görmesinden, alaylı bakışlarından o kadar çok nefret ediyordu ki.
Çıldırmak üzereydi.
" Yeter! "
Ve bunu yapmamak için hiçbir geçerli sebep göremiyordu. Tabii doğru zaman olduğundan pek emin değildi. Çünkü etraftaki herkesin bakışları şimdi kendi üzerindeydi.
Elinden kılıcını düşürdğünde, daha fazla Yunho ile pratik yapmak istemediğine emin olarak kollarını önünde birleştirmişti.
" Ben oynamıyorum. "
Yunho kılıcını indirerek derin bir nefes almıştı. Kılıcını kınına sokarken, yanlarına gelmek üzere olan Wonho'ya işaret yaparak gelmesine gerek olmadığını açıkladıktan sonra etraftakiler çalışmaya devam ederken, önündeki surat asan çocuğa yaklaştı.
" Oyun oynamıyoruz prensim. Kılıç derslerinizi tamamlamanız gerekiyor. "
Prens ise her zamanki tavrıyla omuz silkerek kılıcını yerden alıp kınına koyduktan sonra, açıklama yapmadan arkasını dönüp tel kapıya doğru ilerledi.
" Ben bu kadar yeter diyorsam yeter. "
Her koşulda uzun boylunun peşinden geleceğini biliyordu bu yüzden arkasına dönme gereği duymadı. Ders alanından çıktıktan sonra, bahçenin arka kısmında prens Taehyun ile buluşacağı için oraya doğru ilerlemişti. Geç kalmak istemiyordu, lakin peşinden gelen adam neden onu bir saniye olsun yalnız bırakmıyordu.
Nefesini verip aniden durarak arkasını döndü, arkasındaki kişi bu durmayı geç fark ettiğinden ona çarpmamak için zor durdurmuştu kendini.
" Neden beni takip ediyorsun? "
" Bu benim görevim. " Ona yaklaşan bedenden birkaç adım geriye kaçarak kurtulduğunda, cevabı beğenmemiş gibi başını iki yana salladı.
" Biliyorum. " Ellerini arkasında birleştirip bilmiş bir edayla konuştu.
" Ama bence güzelliğime dayanamadın ve bana aşık oldun değil mi? Kesinlikle öyle olmalı! " Küçük prensin bu cevabına karşı başta şaşıran komutan Jeong, ardından küçük bir kahkaha attı." Güldürme beni. " Eski ciddi haline hızlıca döndükten sonra, elini havaya kaldırıp işaret parmağını diğerinin göğsüne bastırdı. " Çocuklarla ilgilenmiyorum, özellikle de senin gibi söz dinlemeyen birisiyle. "
Aldığı cevap üzerine bozulan küçük prens, diğerine kötü bir bakış atıp yüzünü buruşturdu, odasına geri döndüğünde bu cümleleri taklit ederek sinirlenecek olsa bile şimdilik bunu yansıtmamalıydı.
" Yakında kral olacağım için senin gibi birisini ben de istemem zaten. Hem! Prens Taehyun ile buluşacağım, artık gitsene sen. En azından o benim seviyeme uygun birisi. "
Jongho, neden böyle yaptığını bilmiyordu. Sadece onun katlarının altında kalmak istemiyordu. Çocuk değildi ki hem, sadece onun kendisini sevmesi konusunda çok baskıda hissetmişti. Sürekli peşindeydi, sadece görev için olmadığına emindi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
the end of royalty | ATEEZ
FanficYunho yanlış Choi'yi kaçırdı. Kimse bunun bir devrimin başlangıcı olacağını bilmiyordu. ' 왜 날 이해하지 못하니? ' 2ho + Seongjoong Woosan + Minsang