Namjoon'un Günlüğü...
02/10/01 (2 ekim 2001)...
"Namjoon! Annecim, Baekhyun'lar seni çağırıyor, aşağı inecek misin?"
"Hayır! Onlar beni sevmiyorlar. Beni dövecekler." Annem bana, sanki benden nefret edermiş gibi bir bakış atmıştı. Ne de olsa, ben daha 5 yaşında bir çocuktum. Hayatımda asla bir zorluk olmaması gerekirdi. Bende isterdim diğer çocuklar gibi top oynamak, ödev yapmak, mutlu olmak... Ama bunların hepsi birer keşkeydi. Her zaman dışlanan taraf ben olurdum. Yaşadığımız şehirde o sıralar çok paranormal olaylar olmuştu. Ailem; annem, babam, küçük kardeşim ve ben...Bizim ailemiz bu kadardı, ama bazı acımasız insanlar 'Katiller' babamı ve annemi öldürmüştü. Şimdi biz ise annemin ve babamın intikamını almak için savaşacaktık. Sadece Lisa ve ben.
"Hadi ama Joon, topu bana atacaksın değil mi?" Chanyeol bunu sorarken yüzünde, beni öldürecekmiş gibi duran bir ifade ile bakıyordu. Artık onlardan korkmuyordum, kendi ayakları üzerinde durabilen bir çocuk olduğumu düşünüyordum. Ona yüz vermedim ve grupta en yakın arkadaşım olan Chan, yani Bangchan'a atmıştım topu. Biliyorum canım yanacaktı ama en azından bir tecrübe edinmiş olurdum. "İleride sevdiğim bir adam olur mu? Bana değer veren insanlar olur mu? Bana annem gibi bakan bir kadın olur mu?" Ben henüz 8-9 yaşlarındayken, gece yatmadan bu soruları düşünüyordum. Peki bunlar gerçekten olacak mıydı? Beni sevenler olacak mıydı?...Olsa bile ne yazar ki? Ben sevgiye alışık olmayan bir insan olduğum için, onları da kaybederdim.
08/12/08 (8 Aralık 2008)
"Chan...Gerçekten beni bırakıyor musun? Ben sana dostum, kardeşim, ailem...Ben seni her şeyim yapmıştım. Ama sen şimdi bu arkadaşlığı, sadece ufak bir çatışma için bozuyor musun?"
"Kes sesini Namjoon! Senin yüzünden...Senin yüzünden ben en yakın arkadaşımı kaybettim. Onu nasıl öldürebildin? Söylesene! 13 yaşında nasıl elini kana buladın? Sikik herif. Seni bir daha gerçekten görmek istemiyorum. Eğer ki karşılaşırsak, 20 yaşından itibaren karşılaşalım. Sana bu yaptıklarının cezasını ödeteceğim. Benim küçük Jeongin'im nasıl acı çektiyse o soğuk kilise de, aynı acıyı sanada yaşatacağım. Görüşmek üzere Kim Namjoon, senden intikamımı alıncaya dek..." Tamam, tamam ben de suçluydum, fakat Jeongin'e ben gerçekten hiç bir şey yapmadım. Onu kilise de acı çekerken buldum, sadece onu iyileştirmeye çalışıyordum. Neden bu kadar yanlış anlaşılmıştı? Bu insanlar neden bana acınası, iğrenesi bir şekilde bakıyordu? Gerçekten o kadar iğrenç bir insan mıyım? Keşke benimde bir ailem olsaydı, o kötü insanların bulunduğu, sopsoğuk yere gitmek istemiyordum. Belki ailem polislere engel olurdu. Beni buradan kurtarırlardı.
Günümüz..
Okuduğum günlük gözümü doldurmuştu. Namjoon küçüklüğünde çok zor durumlara maruz kalmış küçük bir çocukmuş. Ona bunu yaşatanlardan biri ise Chan Hyung muş, aralarında ne olduğunu, Chan'ın neden Joon'dan bu kadar nefret edebildiğini şimdi anlıyordum. Jeongin kimse, Chan Hyung için değerli birisi olmalı. Peki ben ne yapacaktım. Bir yanda sevdiğim adam diğer yanda ise, Ölümüm elinde olan kişi. Eğer Chan Hyung'u seçersem ölmezdim, Joon'u seçersem o beni korurdu, belki de korumazdı... Kimi seçmem gerekiyordu? Kimin kalbi kırılmalıydı?
Aklımı kurcalayan şeylerin saçmalığını fark edip kendime geldim Namjoon ise hālā uyuyordu. O kadar masum duruyordu ki uyurken...Acaba ben nasıl duruyordum?
⁚) <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love İn Game ∴Namjin∴
FanfictionŞizofren olan ve hayatında çoğu kişiyi unutan Kim Seok-jin, onun ilk aşkı Seo Changbin ve unutulmazı, Kim Namjoon ‖ANGST‖