ult taekook shıpper olarak medya...
Hyunjin'e dönüp, "Neden böyle bir tepki verdi? Sevinir sanıyordum..." dedim. "Büyük ihtimal Changbin'in yanına gitmiştir." Ne? "Changbin kim?" diye sordum merakıma yenik düşerek. Felix, "Changbin, buranın psikopat derecede güçlü katili. Aslında katil denmez sadece adam dövüyor." Bunu o kadar basit bir şekilde söylemişti ki, sanki adam dövmek iyi bir şey.
Kolumdaki saate baktığım zaman saatin, 01.30 olduğunu gördüm. O kadar geç olmuştu ki. Bir de yarın işe erken gidecektim. Hızlıca Hyunjin ve Felix'e el salladım ve onların konuşmasını beklemeden Koşarak eve gittim. Eve girdiğim zaman, iki ışığın açık olduğunu gördüm. Salon ve odam...Hızlıca üst kata çıktım koştuğum için zaten nefessiz kalmış tım bir de çok uykum vardı. Odamın kapısı kapalıydı ama ışığı yanıyordu. Kapıyı korka korka yavaşça açtım. Kimse yoktu, eşyalarım karışmıştı. Bir dakika ne?! Etraf darma dağındı. İçeri girip odayı incelemeye başladım, belki bir ipucu bulurum diye. Odamda ki kişisel banyonun açık olduğunu gördüm. Oysa ben kapıyı kapatmıştım. Hemen banyoya girdim. Duşakabinin içinde biri vardı yerde oturuyordu. Yüzünde maske vardı, kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Onun görüş açısına girmeden dinlemeye başladım. Sesi boğuk geldiğinden anlaşılmıyordu ama duyuluyordu. "Sadece sevmek istemiştim. Onun bana yapacaklarını bilmeden sevmek. Sadece hayatın tadını çıkarmak, mutlu olmak, aşık olmak...Çok mu şey istemiştim? Yoksa Tanrı benim yanımda değil miydi? Okul zamanlarımda da hep dışlandım. Kimse, hiç kimse beni sevmiyordu. Bunu biliyordum. Ama ona rağmen onu sevmeye devam ettim. Büyüyene kadar, kocaman adam olana kadar. Bende isterdim annemin prensi, küçüğü olmak. Ama demek ki Tanrı bunu istemiyormuş. İsteseydi şuan düzgün bir mesleğim olurdu. Mesela, Doktor. Küçükken çok istemiştim. Babamı zaten tanımıyorum bile. Doğduğum zaman yanımızda değilmiş. Ben her zaman çalışanlarıma sığınmak zorundayım. Alkol bağımlısı, gay, bar sahibi, bir adam. Sadece değersiz, kaba bir adam. Baksana evine geldiğim adam bile burda değil. Sadece sevilmek istiyorum. Kendi kendime konuşmayı değil. Nerdesin anne? Söylesene beni neden terk ettin? Neden böyle acı çekmeme izin veriyorsun? Aşık olduğum adamın beni terk etmesine, kalbimi kırmasına da izin verdin, benimle dalga geçilmesine, annesiz köpek demelerine ve babamı görememe neden göz yumdun? Neden annem değilmişsin gibi dünyaya gözlerini kapatıp, küçük bir çocuğu öldürdün? Ben bunları hak ettim mi? Sanırım evet..." Onu dinlerken gözlerim dolmuştu. Kimdi bu adam? Neden benim banyomda, yerde oturup ağlayarak içini döktü? Kim olduğunu bilmesemde bana ihtiyacı vardı. Bende yanında olacaktım. Beraber atlatıcaktık, çünkü bende benzerlerini yaşadım. Tanımasam bile, ona bunu yapacaktım. Sessizce duşakabine yaklaştım. Beni görmesi gerekiyordu fakat alkollü olduğu için görmedi, büyük ihtimal. Yine sessiz bir şekilde duşakabinin kapağını açtım. Yüzünde maske olduğu için tanıyamadım ama sanırım çok yorulmuştu ve uyuyakalmıştı. Yavaşça ve uyandırmamaya dikkat ederek onu kucağıma aldım. Odamın içinde olduğu için banyo zorlanmadan yatağıma yatırdım ve çok uykum olduğu için yanında sızmıştım. Sonrasında n'oldu bilmiyorum ama sabah yanımda yoktu. Bir dakika ne?!
çok şirinlerr💕😊🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love İn Game ∴Namjin∴
FanfictionŞizofren olan ve hayatında çoğu kişiyi unutan Kim Seok-jin, onun ilk aşkı Seo Changbin ve unutulmazı, Kim Namjoon ‖ANGST‖