♣8♣

120 9 6
                                    

medya...VHUSGVBAUHDGVJHF

Bir dakika ne?! O yanımda yoktu. Ben neden cıplaktım? Aklımda ki soru işaretlerini bi kenara atıp, yatağımdan fırladım. Hemen üstümü giydim ve salona indim. Elbette ki salonda sevgili ve yakışıklı patronum Namjoon'u görmeyi beklemezdim. Ama gördüm. Yanına gittim ve, "Bay Kim, sizin burada ne işiniz var?" Diye sordum. "Ah, bunu ne yazık ki bilmiyorum sabah senin yanında üstüm cıplak bir şekilde buldum kendimi." Dedi. Gözlerime de yansımış olacak ki, şaşkınlığımı o bile anladı. "Demek sende bilmiyorsun. Ben en son adaşlarımla bir yerde buluştuğumuzu ve bir şeyler içtiğimizi hatırlıyorum. Bir de, buraya geldiğimi ve kapının açık olduğunu fark edip içeri girdiğimi. Sonrası yok." Ne demek kapım açıktı? Bu hatayı nasıl yaptım bilmiyorum, ama...Dün bana içini döken adam o muydu? Küçükken o kadar fazla şey yaşamış ki, bunu ben bile kaldıramadım. Kendi derdimi, dert sanıyordum. "Anladım. Peki neden buraya gelme gereği duydunuz?" Merak işte ne yaparsın. "Ben aslında söylemiştim sana, seni çok arzuladığımı." dedi. "Bu yüzden mi?" diye sordum. "Evet, sarhoş olduğum için çok fazla senin yanına gelme gereği duydum. Kafam yerinde değildi sana bir şey söyledim mi?" Sorduğu soruyla donakaldım. Eğer küçüklüğü ile ilgili şeyler anlattığını söyleseydim, buna çok üzülürdü. O yüzden söylemeyecektim. Peki ne diyecektim? Evime girdin, banyomun içine sızıp kaldın ve bana tüm küçüklüğünü, acılarını anlattın sonra ben de seni yatağıma mı yatırdım diyecektim? Hayır. O yüzden aklıma ilk gelen şeyi söyleyi verdim. "Hayır, sadece bana ihtiyacın olduğunu söyledin. Zaten sonra uyuya kaldığın için seni yatağıma yatırdım. Bu kadar." Güzel yalancıymışım. "Anladım." Dedi, sonra bir şey daha söylemek istedi ki ağzını araladı, "Peki, sence biz cinsel ilişkiye girdik mi? Yani bence öyle bir şey olamaz." Dedi. Lan cidden. Ya öyle bir şey yaptıysak? "Sanmıyorum, sadece uyuduk-" lafımı kesti ve devam etti, "O zaman neden ikimizin de kıyafeti yoktu?" diye sordu. Bunu bilmiyordum ama işin içinde bir bokluk vardı. Bu kesindi. "Tamam, bence artık bu konuyu kapatmalıyız. Değil mi?" Bunu demek zorundaydım çünkü konuştukça daha çok utanıyordum.

Zaten konuşmanın ardından kahvaltımızı yaptık. "İşe erken gelmeni söylemiştim. Neyse beraber gireceğiz." Dedi kafamı salladım ve yemeye devam ettim. İkimizde önümüzdekileri bitirdikten sonra, hazırlanıp çıktık. Onun arabası burada değildi, buraya yürüyerek gelmiş. O yüzden bir taksiye atladık ve onun arabasını aldık. Evi yakın olduğu için hiç zorlanmadık zaten. Arabaya bindik ve iş yerine doğru yol aldık. İş yeri ikimizinde evinden uzakta kalıyordu, bu yüzden uzun yolculuk yaptık. Hazır tam yanımda, arabaya odaklanmışken biraz keyif yapmalıydım. Keyif dediğim; Sadece onun yüzünü, bu güzel şarkıda incelemekti. Onun her şeyden daha çok sevdiğim çok güzel gamzeleri vardı. Bir ev olsaydı, milyonlar verip içinde otururdum. Gözleri...O karanlığında kaybolabileceğim gözleri...Beni bir şair yapabilecek kadar mutlu ediyordu. Burnu, yolu uzun olan git git bitmeyen ama görüntüsü her şeyden güzel olan yokuşlar vardır ya hani, tıpkı onlar gibi... Dudakları...O kadar güzel ve dolgundu ki bakarken bile içim kıpır kıpır oluyordu. Onun her bir vücut hattı, beni heyecanlandıracak kadar mükemmeldi. Fazla abartmıyorum, o gerçekten mükemmel birisiydi. Gözlerim, tekrar gözlerine kaydığı zaman şarkının;

Your ocean eyes, no fair. You really know how to make me cry..When gimme those ocean eyes...

Kısmının çaldığını duyunca hissedip, hissedemeyeceğim bir duygu yaşadım. Aşık mı oldum? Yoksa, dalgalarında mı boğuldum? Onun kapkara olan gözleri, benim kara okyanusumdu. Bu anın hiç bitmemesini isterdim. Romantik ve hüzünlü bir filmin en romantik kısmı bile size bu kadar güzel gelemezdi. Ben onun sadece gözlerinde, burnunda, dudaklarında, gamzelerinde...Ona dair her şeyde hayatı buldum. Sadece, 2-3 günde. Chan Hyung Namjoon'u kendime aşık ettirmem gerektiğini söylemişti, ona aşık olmamı değil. Ama imkansızdı. Bu kadar mükemmel bir insanın karşısında yıkılmamak, imkansızdı. Küçükken yaşadığı her şeyi unutturacak tım ona. Kendime söz veriyorum. Aynı şeyleri bir daha asla yaşamayacak. Sevdiğim adamın bu kadar üzülmesi benim için, bir yuvanın yıkılması kadar acı geldi çünkü. Onu öylece bırakmayacaktım. 

Love İn Game ∴Namjin∴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin