♣12♣

61 6 6
                                    

Jin-

Dün geceden kalan kanlı notu odamın bir köşesine koydum, telefonumu elime aldım, biraz kafamı boşaltmalıyım. Sosyal medyada biraz daha gezindikten sonra, bilgisayar oynamak için odama geçtim, kapımı örttüm ve tam oturacakken kapının çalmasıyla kapıya adımladım.

"Kim o?"   

"Sence?"

  "Chan, Namjoon?" 

 "Hayır ufaklık. Hadi ama, arkadaşını nasıl tanımazsın?" 

"Felix?"  

 "Yaklaştın."   

"Hyunjin!" 

 "Ah, evet."  

Kapıyı açıp Hyunjin'e sarıldım. O kadar özlemişim ki...Aramızda geçen bazı olaylar ve Mavi Gök'e gitmekten korktuğum için görüşemedik. "Felix nerede?"   

"Küstük."

"NE?!"

"Hop, hop, hop. Bağırma, içeri geçelim ilk anlatacağım." 

"Tamam..." 

Hyunjin kendini koltuğa attı, uzun bir süre yere baktı sonra bana döndü;

"Felix, onu aldattığımı düşünüyor. Biliyorsun, sinir sorunlarım var. Felix'e patladım, çocuk çok ağladı. Keşke ne dediğimide bilsem..." "Anlayacağın biraz saçma, gönlünü alırım ben onun ya. Değil mi?" 

"Evet, yani sanırım.." 

"Öyle işte. Sen de ne var ne yok?"

"Şey...Ben silahlı saldırıya uğradı-"

"NE?! OĞLUM SEN ŞAKA MISIN??!" 

"Ya bir dur. Evime birisi geldi, kapımın çalındığını duydum ve evimin önünde, -tam kapımın- bir ceset vardı ve şöyle bir not aldım." Kanlı notu elime alıp Hyunjin'e uzattım; 

içinden okudu ve "Siktir...Orospu çocuğu" diye fısıldadı ve nefes verdi.

"Ben bu orospu çocuğunu biliyorum." 

"Nasıl? N-Nereden tanıyorsun?"

 "Gerizekalı, bu Namjoon'un eski sevgilisi. Takıntılı manyak, adam öldürdü, aranan katil. Şu an ise Mavi Gök'de katil olarak çalışıyor. Chan senden bu yüzden Namjoon'u kendine aşık etmen gerektiğini söyledi, anladın mı? Düşmanımız kısaca."

"Shit..." 

Olayın etkisinden çıkamamışken, kapının çaldığını duydum. "Ben açarım, otur sen." kapıya koştum ve;

"Kim o?" 

"Ah," "Merhaba, sevgili kurbanım." 

"Ne?"

Adım seslerinin yaklaştığını duydum, arkamı döndüm. Hyunjin bana gözlerini dikmiş bakıyordu. Az önceki Hyunjin bu değildi, olamazdı.

"Görüşürüz.." Kapıdan gelen sese döndüm, kapıdaki adam..Yok olmuştu. Onun yerini Hyunjin almıştı âdeta.

"Bana bu kadar çabuk güvenmemeliydin, ufaklık."

"Hyunjin...Sen...Ne saçmalıyorsun??" "Az önce konuşmuştuk, böyle değildin. Ne oldu ha?!"

Hyunjin-

Ben ağır şizofrendim bu 2006 yılından itibaren böyleydi. Ben 14 yaşımda babamı, 16 yaşında ise annemi öldürmüştüm. Bilmiyordum ki, bilsem yapar mıydım? Hayır...Ne yaptığımı hatırlamıyorum, arada sinir krizleri geçiriyor, sonra hiç birşey olmamış gibi yaşamaya devam ediyordum. Ortalığı dağıtıyor sonra hatırlamıyordum. Ben çok sorunlu bir çocuktum. Benim yanımda olan tek kişi, Chan hyungdu. 18 yaşımda beni bulmuş ve yanına almış. Sorunlarımı, annesizliğimi, babasızlığımı...Ona bu konuda teşekkür ediyordum fakat, katil olmuştum. Acımadan insanları öldürüyordum, arkadaşlarımı sırtından bıçaklıyordum. Ama bunu yapmazsam, nasıl kendimi rahatlatabilirdim ki? Şimdi sıra Seokjin'de miydi? O çok masum, nasıl yapacaktım? Ona nasıl kıyacaktım? 

Peşinde olan takıntılı bir katil vardı. Benim onun yanında olmam gerekirken onu öldürecektim...

Jin-

Ben arkamı döndüğüm zaman Hyunjin kaybolmuştu. Etrafa baktım, hiçbir yerde yoktu. En son çare olarak arkamı tekrar döndüm. Hyunjin'in, bir elinde silah, diğer elinde bir bıçak vardı. Bana kötü bir şekilde sırıtıyordu. Elini kaldırdı ve;

"Hangisi daha çok acı çektirir. Bence silahla beynine bir el sıksam geberirsin, az acı çekersin. Eğer bıçak kullanırsam acı çekerek ölürsün. Kıvrana, kıvrana."

"Siktir.." geri adımladım, sonra bir daha, sonra bir kere daha...Geri gidebildiğim kadar gittim. Son olarak bacağım kanepeye çarptığında, Tanrı'ya dua ettim. Sonumun böyle bitmesini istemiyordum, özellikle de bir arkadaşım tarafından...

Hyunjin daha çok üstüme gelmeye başlamıştı. Ev zaten küçüktü kaçacak bir yer bulamıyordum ve aklıma, evin en alt katta olduğu, atlasam ölmeyeceğim geldi. Hyunjin daha çok yaklaşırken, ben yavaşça elim ile camı açtım. Hyunjin fark etmemişti. Hızlı davranıp, hiç düşünmeden kendimi aşağı bıraktım. Yer ile buluştuğum zaman, Hyunjin'in de arkamdan atladığını ve koşmaya başladığını gördüm. Tanımadığım, bilmediğim, ıssız, karanlık bir sokağa girdim. Yorulmuştum ama adımlarımı daha hızlı hâle getirmeye çalışarak koşmaya devam ettim. Bu kadar kolay yıkılamazdım, umarım. 

Mavi Gök'ün girişini gördüğüm zaman, bir duraksadım. Yine de dikkatimi dağıtmadan, sokağa girdim. Bu aşina olduğum sokak bana daha karanlık gelmişti. Chan hyungun takıldığı tarafı biliyordum, adımlarımı o tarafa yönlendirdim. Siktir telefonumda evde kalmıştı...

Hyunjin bana daha çok yaklaşıyordu, ya da ben yavaşlıyordum. Chan hyung, Felix ve Jungkook'u görmem ile yüzümde bir tebessüm oluştu. Chan hyung bir bana bir de arkamdan deli gibi koşan Hyunjin'e baktı. Endişeli olduğu her hâlinden belliydi.

"Hyunjin!, Jin" "Bebek misiniz? Ne oluyor burada!?" 

"H-Hyung, uh Hyunjin...O iyi değil..."


-

İyi geceler :)<3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi geceler :)<3

Love İn Game ∴Namjin∴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin