20.BÖLÜM

15 1 0
                                    

Merhaba, yeni bölüme hoş geldiniz ✨ 

Okuduğunuz her evren, bütünün önemli bir parçası, her evren kendi içinde ipuçları barındırıyor ancak Alfa-Beta bu ipuçlarını gizleyen değil, ortaya seren bir evren olacak. Ben heyecanlıyım, umarım siz de bu heyecanımı benimle paylaşırsınız🖤 

Lütfen yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın. Keyifli okumalar dilerim✨




"ALFA-BETA"

Beni kendime getiren, kendi öksürük sesim oldu. Boğazım kurumuştu, yanıyordu. Sanki içeride bir tırmık vardı ve her yutkunmaya çalıştığımda tek yaptığım onu yerinden oynatmaktı.

Gözlerimi açmaya çalıştığımda göz pınarlarımda birikmiş yaşlar yanaklarıma aktı. Değdikleri her noktada tenim karıncalanıyordu. Titrediğini fark ettiğim ellerimi yüzüme götürmeye çalıştım ama omzum, kolumu hareket ettiremeyeceğim kadar çok ağrıyordu.

Kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldığımda öksürük krizine girdim. Tüm bedenim sarsılıyor; sarsıldıkça omzum, birisi bıçak saplıyormuşçasına acıyordu. Sadece omzum değil, sağ ayak bileğim de aynı durumdaydı.

Gözlerim biraz daha açıldığında etrafımdaki sisi fark ettim, aynı anda burnuma yanık kokusu doldu. Koku saçımdan, üstümden, çevremden geliyordu. Sis zannettiğim şey dumandı.

Bileğimdeki sıcaklığı hissettiğimde sağlam kolumun dirseği üzerinde doğrulmaya çalıştım. Öksürmelerim dur durak bilmeden gittikçe şiddetlenirken kendimi bileğime bakmaya zorladım. Ayağımın hemen yanında bir kitap vardı ve cayır cayır yanıyordu. Sadece o kitap da değil, karşımdaki oda tamamen yanıyordu. Arkamı göremesem de ensemdeki sıcaklık birazdan bana ulaşacak alevlerin habercisiydi.

Tanımadığım bir evde, nereden başlayıp nerede bittiğini bilmediğim bir yangının ortasındaydım.

Elimden geldiğince çığlık atarak kendimi geri çekmeye çalıştığımda zemine yasladığım kolum kaydı, başımı arkamda kalan bir şeye vurdum. Sırt üstü yere düştüğümde metrelerce uzunluktaki bir kitaplığın dibinde olduğumu gördüm. Normalde hayranlıkla bakacağım ahşap kitaplık, bugün sonum olacaktı.

Diğer kitaplıkları görecek sadece bir saniyem oldu çünkü gözlerim yeniden doldu.

Ölecektim. Adını bile bilmediğim bir evrende, tek başıma, alevlerin arasında ölecektim.

Başka bir evrende ölürsem bana ne olurdu? Kendi bedenime geri dönebilir miydim yoksa o bedeni de ruhumu da sonsuza kadar terk etmiş mi olurdum? Cevabı bilmiyordum, daha önce sorgulama gereği duymamıştım.

Gözlerimden yaşlar akmaya devam etti. Bu sefer kendim için ağlıyordum.

Alevlerin yeniden bileğime değdiğini hissettiğimde tüm gücümle çığlık attım. Sesim duyuluyor muydu, biri burada olduğumu biliyor muydu, hiçbir fikrim yoktu. Bir kez daha, "Yardım edin!" diye bağırdım. Bacaklarımı kendime doğru çekerken titreyen kollarımla yerden destek alarak kalkmaya çalıştım ama sanki vücudumla birlikte zemin de titriyordu, tutunduğum yer kaydı. Bir kez daha sağlam dirseğimi yere bastırıp kendimi yukarı doğru ittim, aynı anda dizlerimi yere basmaya çalıştım. Yapamıyordum, hareket edecek gücüm kalmamıştı.

ANAFORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin