XI

677 57 25
                                    

-Koray-

Başkası için yanan bir kalbe derman olmaya çalışırken asıl cayır cayır yanan olmak ne kadar zordur?

Cevap vereyim; çok zor.

Daha zoru ise bunu gizlemek zorunda olmak.

Soner'in Baha'ya olan bakışlarını yakaladıkça biraz daha yanıyordum. Hakkım yoktu belki ama deli gibi kıskanıyordum onu. O, her ne kadar bakışlarında saf nefret varmış gibi davransa da, kahve gözlerinde hala parlamakta olan sevgi kırıntılarını görmek beni paramparça ediyordu.

Baha'nın nasıl biri olduğunu en acı şekilde öğrenmiş olmasına rağmen gözlerindeki parıltılar ona aitti hala.

Tıpkı benim onu sevdiğim gibi seviyordu Baha'yı. Tıpkı benim gibi zehiri ile ilacı aynıydı kalbinin. Nitekim onun ilacı benim zehrimdi.

Onu tanıdığım ilk an anlamıştım farklı olduğunu. İlk başlarda hal ve tavırlarından ötürü böyle düşündüğümü sansam da, zamanla kapılmıştım bu çocuğun büyüsüne.

Dışarıdan sert duran mizacına rağmen oldukça sıcak kanlıydı. Herkesle anlaşır, onları dinler, konuşur fakat kimseyi tam olarak yakınında tutmazdı. O herkesi tanır, kimse onu gerçekten tanımazdı. Mesela arkadaş ortamlarında kendi hakkında çok nadir konuşurdu.

Bunu ilk fark ettiğimde ona karşı merakım daha da artmıştı. Bu kadar göz önünde olup, kendini bu kadar gizleyebiliyor olması beni ona çekmişti adeta. Böylece duygularım da yavaş yavaş değişmeye, ona olan merakım ilgiye dönmeye başladı. Kahve gözlerinin ardında gizlediği benliğine olan ilgim artıyordu.

Baha ile konuşmalarını duyduğum zaman ise bir yapbozun en önemli parçasını bulmuş gibiydim. "Seni seviyorum" demişti Baha'ya o gün. Belli ki bu arkadaşça bir sevgi de değildi. Perdelerin arkasına sakladığı gerçek Soner'in kim olduğunu öğrenmiştim.

Öğrenmiştim öğrenmesine de, bu bana yalnızca acı getirmişti. İlk başlarda büyük bir inkar sürecinden geçtim, ardından onu hala yakın arkadaş olarak görmek için çabaladım. Kafam karıştığı için böyle hissettiğimi kabul ettirmeye çalıştım kendime fakat sorun kafamda değil kalbimdeydi.

Hiç fark etmemişti fakat ben yaklaşık 1 buçuk sene boyunca sevdiği ile onu izlemiş, her şeyiyle bu sevdayı uzakta yaşamıştım. Ta ki Baha'nın nasıl bir şerefsiz olduğunu fark edene kadar.

Baha'nın Soner'i aldattığı o gün, bulundukları mekanda barmen olarak çalışıyordum. Birkaç defa Ece ile olan yakınlıkları dikkatimi çekmişti ama laf söylemek bana düşmezdi. Nihayetinde aldatma anlarına şahit oluncaya kadar da böyle düşünüyordum.

Bir süre sonra Baha'nın apar topar çıkışı ile bir şeylerin ters gittiği belliydi. Onun bu acelesinin Soner'le ilgili olduğunu hissetmiştim ve içine bir kurt düşmüştü. Duramazdım. Yarım yamalak birkaç yalan ile izin aldım ve Baha'nın arkasından çıktım.

Bu şekilde gitmiştim evine. Gidene kadar aklımdan binbir türlü ihtimal geçmiş, kafayı yiyecek raddeye gelmiştim. Yüreğimin tam ortasında oturan ağırlık ise cabasıydı. Sanki biri kalbimi sıkıyor, nefesimi kesiyordu.

Kırarcasına çaldığım kapı bir süre açılmayınca yaşadığım o korkuyu anlatabileceğimi sanmıyorum. Çaresizlik tüm bedenime yayılmıştı. Tek aklıma gelen onun adıydı, beni duymalıydı.

Nitekim kapı açılınca gördüğüm Soner, endişelerimde haklı olduğumu kanıtlar nitelikteydi. Havada tuttuğu elinden akan kan tişörtüne bulaşmış, güzel gözleri kıpkırmızıydı. Suratı ifadesizdi fakat vücudu titriyordu.

İsim Şehir (bxb & texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin