XXIV

602 63 5
                                    

"Bil istedim, duy istedim, gör sevgili,
Vazgeçmem."

***

Atılan her adımın sonu çıkmazsa nasıl ilerleyebilirdi insan?

Sabahtan beri koskoca kampüsü arşınladığı yetmiyormuş gibi elinde hiçbir şey yoktu yine. Ne Koray vardı, ne de Koray'dan bir iz. Gelmemişti bugün. Her ümidi bir bir elinde kalmaya can atıyordu sanki.

Esmer çocuğun sınıfta konuştuğu birkaç kişiye sormuş, bir haber alamamıştı. "Görmedim", "Haberim yok" cevaplarını duymaktan içi sıkılmıştı. Mesajları hala iletilmiyor, aramaları meşgule düşüyordu.

Biliyordu, sorusunun cevabını bilen tek bir kişi vardı o da Furkan'dı. Sabahtan beri kıvırcık gencin ağzından laf almaya çalıştıysa da açık açık soramamıştı -ki zaten o da kaçamak cevaplar ile geçiştirmişti.

Açık açık sorması, Koray'ın yerini öğrenmesi gerekiyordu ancak çekinceleri vardı zira Furkan'ın olayları ne kadar bildiği meçhuldü. Kıvırcık genç bildiğine dair herhangi bir ip ucu vermemişti.

Öğlen arasına kadar sabretti. Ders bitiminde her zamanki gibi kafeteryaya geçtikleri sırada Soner kafayı yemek üzereydi. Sık sık dizlerini sallıyor, gözleri dalıp gidiyor, konuşmalara katılmadan put gibi oturuyordu. Benzi atmış, dayak yemişten farkı kalmamış yüzü ise cabasıydı. Kemal'in şüpheci bakışları üzerinde gezinirken, o bambaşka yerlerdeydi.

Sık sık ona yöneltilen "ne oldu sana?" sorularını "yorgunum" diyerek geçiştirmeye çalışsa da, o farkında olmadan herkes bu halinin Koray ile ilgili olduğunu biliyordu.

Kısa bir süre sonra Furkan ayaklanarak sigara içmek için dışarı çıktı. Soner'de bunu bekliyor gibi ani bir kararla peşinden gitti. Konuşması gerekiyordu.

Çekingen adımları, arkası ona dönük sigarasını tüttüren Furkan'a doğru ilerliyordu. Ne konuşacaktı, ne söyleyecekti hiçbir fikri yoktu. Yalnızca Koray hakkında küçük de olsa bir haber almak istiyordu.

Sonunda Furkan'ın yanına vardığında kıvırcık genç istifini bozmadan sigarasından bir nefes çekti ve gülümsedi.

"Ben de nerede kaldı bu Soner diyorum."

Soner, kendini onun yanına bırakırken tek kaşı havaya kalktı. Furkan ise gülümsemeye devam etti. Çenesiyle onu işaret eder gibi kafasını hafifçe salladı.

"Dökül hadi dökül. Şekilden şekile girdin sabahtan beri lan"

Kumral genç dumura uğramıştı. Ağzından yalnızca bir "Ne?" çıkmıştı. Furkan, yanında kıvranmaya devam eden çocuğun halini komik bulmuş olacak ki kısık sesle kıkırdadı ve Soner'in omzuna hafifçe vurdu.

"Koray ve seni biliyorum Oğlum, benden kaçar mı? Koray az buçuk anlattı rahat ol. Malum Koray sana olan duygularını bize açalı çok oldu."

Surat ifadesi stabil kalsa da rahatlamış gibi derin bir nefes bıraktı kumral genç. Şimdi daha rahat hissediyordu. Cebinden sigarasını çıkararak bir dal çekti ve yaktı.

"Lan madem biliyorsun ne diye süründürüyorsun beni şerefsiz."

Furkan kısık sesle güldü.

"Huyum kurusun birader."

Soner, zoraki bir gülümseme ile kafasını salladı.

"Koray nasıl?"

Bunu sorarken kalbi öylesine hızlı atıyordu ki, çatlayan sesinin farkına varmamıştı bile. Furkan bedenini biraz daha çevirdi Soner'e.

"Bok gibi"

Dürüstçe verdiği yanıt Soner'in omuzlarını düşürmüştü. Furkan dikkatle onun tepkilerini izliyordu. Koray'ın anlattıklarının tam aksi gibi davranıyordu.

İsim Şehir (bxb & texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin