XXI

576 57 35
                                    

Not: Bu bölüm için bir şarkı ekleyeceğim. Bu şarkı bir süre önce çıktı ve dinlediğim anda sanki Koray'ın ağzından Soner'e söyleniyormuş gibi geldi. Dinlemenizi tavsiye ederim, zaten bölümün içerisinde de yer vereceğim

Şarkı: Perdenin ardındakiler - Vazgeçemedin ondan.

——

Saat 19.30'u gösteriyordu. Koray sözleştikleri gibi tam 19.00'da gelmiş, neredeyse yarım saattir Soner'i bekliyordu.

Attığı birkaç mesaja cevap alamamıştı. Mesajdan ziyade aramalarına da cevap vermiyordu.

Koray: Neredesin Soner?

Koray: Ben geldim bekliyorum seni.

Sigarasından bir nefes daha çekip sokağa çevirdi kafasını. Yol boyunca koşuşturarak yürüyen insanları, bulunduğu camın arkasından izledi bir süre. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor gibi hızlı hızlı yürüyor, kimse kafasını kaldırıp etrafına bakmıyordu.

Ela gözlerini gökyüzü ile buluşturdu bu sefer. Akşamüstüydü. Bu saatlerde genellikle kızıla çalan gökyüzü, bugün kara bulutlara teslim olmuştu. Yağmur yağdı, yağacaktı.

Aynı kara bulutlar Koray'ın içini de kaplamıştı sanki. Her ilerleyen dakika, sonsuz olduğunu düşündüğü umudundan bir parça eksiliyordu. Parmakları arasında giderek küçülen sigaradan derin bir nefes çekti.

Soner'i 1 yıl boyunca uzaktan izleyip sonunda ona yakınlaşabildikten sonra her şeyin daha kolay olacağını düşünmüştü. Yanılmıştı belkide.

Hiçbir karşılık beklememeye çalışarak birini sevmek zordu fakat dayanılabilirdi. Zaten uzaktan uzağa sevmeye alışmıştı bünyesi. Peki ya sana belkide hiç gelmeyecek birini beklemek? Beklemekten yana bir sıkıntısı yoktu, hiç olmamıştı lakin ya yolunu gözlediği insanın yolu başkasına çıkarsa? İşte bu dayanılmaz bir korku ve acı salıyordu içine. Özellikle birkaç gündür Baha ile Soner'in hareketleri dikkatini çekiyorken, aklında binbir türlü düşünce dolaşıyordu.

Kendi ile verdiği sessiz savaşta, iç sesi sürekli "Bir hayalin peşindesin, uyanmamak için inat ediyorsun." diyordu.

Soner'e olan güveni tamdı fakat işin içine Baha girince acabalar dolduruyordu aklını. Her ne kadar kabul etmek zor dahi olsa; Baha ile yarışabilecek bir konumda görmüyordu kendini. Soner'in tekrar Baha'ya kapılmasından hatta belki hiç kopmamış olmasından deli gibi korkuyordu. Felaketi de mutluluğu da Soner'in elindeydi. Bu eli kolu bağlı hali canını sıkıyor olsa da bir şey yapamıyordu.

Bu yüzden Soner'i konuşmak için çağırmıştı buraya. Cevabından korktuğu soruları soracaktı. Duyacakları hoşuna gidecek miydi bilmiyordu zira Soner çıkıp "evet hala Baha'yı seviyorum" dese ne yapardı bilmiyordu. Tek umudu; Soner'in kararından dönmemiş olmasaydı.

Ağrımaya başlayan boğazını umursamadan 3. sigarasını yakarken saatine takıldı gözü. Çoktan 1 saat geçmiş, saat 20.00 olmuştu. Soner'den ne bir haber ne bir hareket vardı. "Ya gerçekten başına bir şey geldiyse?" düşünceleri aklını doldururken, tekrar aradı.

"Aradığınız numara şu an meşgul-..."

Telesekreterin tanıdık sesiyle kapattı telefonu.

"Neredesin Soner?"

Kendi kendine mırıldanarak tekrar mesajları açtı

Koray: Oğlum neredesin?

Koray: Telefonları neden açmıyorsun?

Mesajlar yine tek tik kalmışken ne yapacağını bilmiyordu. Soner'den haber alamadığı her dakika hissettiği gerginlik biraz daha arttırıyordu. Dizlerini hızlı hızlı sallıyor, çatık kaşları ile etrafa bakınıyordu.

İsim Şehir (bxb & texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin