XIX

540 49 14
                                    

Koray: Soner neredesin?
Koray: Tuvalete mi düştün yarim sodmdldl

Attığım randoma tezat asık suratım ile mesajları tekrar kontrol ettim. Mesaj yine çift tikte kalmış, Soner'den ses seda yoktu.

Ders bittikten sonra 40 dakikalık bir araya çıkmıştık. Hep beraber kafeteryaya geçeceğimiz sırada Soner tuvalete uğrayıp geleceğini söyleyerek yanımızdan ayrılmış ve neredeyse ara bitecek olmasına rağmen gelmemişti.

Bir yanım gidip bakmamı söylüyor, bir şey olmuş olmasından korkuyorken, diğer yanım onu böyle sıkmamam gerektiğini söylüyordu. Ben ise ne konuşulduğundan gram haberim olmayan bir masada, gözümü kapıya dikmiş onu bekliyordum. Pekâlâ gidip onu bulabilirdim fakat yapmamalıydım. Hele aramız yeni yeni ısınıyorken onu böyle sıkmak istemiyordum.

Yılbaşı gecesinin üzerinden 1 hafta geçmişti. O gece ilk defa içimde korku olmadan tüm içtenliğimle söylemiştim onu sevdiğimi. Karşılık vermesini beklemeden, tüm birikmişliğiyle çıkmıştı dudaklarım arasından. Bir ihtimal tersler veya gider diye düşünüyordum ama Soner, kısa bir süre tepkisiz kalmış, daha sonra gizlemeye çalıştığı minik gülümsemesi ile gökyüzünü izlemeye devam etmişti. Şuna kalıbımı basarım ki o koskoca kalabalığın içinde kimse benim kadar mutlu değildi o gece. Yeni yıla en mutlu adım atan bendim sanki.

Nitekim bu mutluluğum hafta boyu da sürmüştü. Soner geçtiğimiz günlere nazaran daha rahattı. Hala çekinceleri olduğu belliydi fakat en azından kaçmıyordu benden. Tabii tam anlamıyla bir ilişki arifesinde olduğumuz söylenemezdi zira onun kafasında ve kalbinde neler olduğunu bilmiyordum hala. Bildiğim tek bir şey vardı; Soner'e olan sonsuz güvenim.

Kalbimin veya beynimin oyunu olabilir mi bilmiyorum ama o da çabalıyordu artık. Bebek adımlarıyla dahi olsa yakınlaşıyordu sanki. Haftalardır beni üşüten o soğukluk yerini bahara bırakıyordu. Tek bir gülümsemesi dahi yetiyordu o baharı çiçeklendirmeye.

"Koray!"

Furkan'ın seslenişi ile irkilerek ona baktım.

"Yarım saattir sana sesleniyorum be oğlum! Diktin gözünü kapıya ne oluyor?"

Geçiştirmek amaçlı kafamı salladım.

"Yok bir şey ya. Dalmışım öyle."

Furkan'da kafasını salladı fakat buna inanmadığı suratındaki muzip ifadeden belliydi.

Bir süredir yan yana gelmemek için kırk takla attığımızı gören arkadaşlar da tekrar aynı masaya oturduğumuzda oldukça şaşırtmıştı. Direkt soramasalar da bakışlardaki merak kendini belli ediyordu. Lakin ne onlar bir şey sormuştu, ne de biz bir açıklama yapmıştık. Zaten aramızdaki şeyin bir ismi yoktu henüz. 'Zamana bırakılmış' olarak tanımlıyordum kendimce. Onlar da bir süre sonra bu duruma alışmış, bardaki olay hiç yaşanmamış gibi davranmışlardı.

Elimde döndürdüğüm telefonun titreyişi ile hemen ekranı açtım.

Soner: Geliyorum şimdi

İçim rahatlamıştı. Sessiz bir nefes bırakırken Soner kapıda göründü. Yürüyüşü hızlı, kaşları çatıktı. Solgun yüzünde gezdirdiğim gözlerimi, kahve gözlerine çıkardım. Bir şey olmuştu belliydi. Kaşlarım çatıldı.

Aceleci adımları ile yanımdaki boş sandalyeye oturdu ve zoraki bir gülümseme yayıldı suratına. Kemal, ellerini iki yana açarak konuştu.

"Ara bitti, neredesin lan? Yıllık mı yaptın?"

Bu söz üzerine Kemal ve diğerleri gülerken ben göz ucuyla suratını incelemeye devam ediyor, ne olduğunu öğrenmek için tutuşuyordum.

"Tamer hocayı gördüm koridorda, lafa tuttu abi. Biliyorsunuz konuşmaya başladı mı susmuyor. Kurtulamadım adamdan."

İsim Şehir (bxb & texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin