XV

637 50 24
                                    

"Ağlayarak başladığın bu yolu,
Ağlatarak bitireceksin,
Karşına biri çıkacak,
Canından çok seveceksin."

Bilmem kaçıncı kez dönen şarkıya hafifçe kafasını sallayarak eşlik ederken, bir eli yavaşça siyah saçlarında gezindi.

Her zaman sessiz olan evi şimdi daha bir sessizdi sanki. Boş odalarda yankılanan şarkı bile doldurmuyordu o sessizliği. Oysa sorun evde değil, Soner'in içindeki boşluktaydı.

Koray ile en son konuşması üzerinden 1 hafta geçmişti. Dilekolay 1 hafta. O mesajından sonra tek kelime konuşmamışlardı zira Koray, Soner'in yanına dahi yaklaşmıyordu. Birkaç defa ela gözlerini hissetmişti fakat onunla göz göze geldiği anda endişe ile çekiliyordu üzerinden. Sürekli beraber takıldıkları arkadaşları ile Soner orada yokken konuşuyor, Soner gelince bir bahane bulup ayrılıyordu yanlarından.

O gün gerçekleşen kavga ve itiraf hakkında birkaç soru dışında pek konuşmamıştı arkadaşlarıyla Soner. Duyduğu kadarı ile; Koray, onu sevdiğini kabul etmişti. Soner'in bu konuda hiçbir şey bilmediğini söyleyerek gelecek sorular ve tepkilerden korumuştu onu kendince. Bu hareketi Soner'in vicdanını daha da sızlatmıştı fakat yine de haklı görüyordu kendini.

Koray'ın duygularına karşılık veremezdi. O bir beklentisinin olmadığını söylese de, Soner ona karşı eskisi gibi olamazdı. Kendi kalbi paramparçayken başkasının kalbini kıramazdı. Hele bu Koray gibi biriyse asla yapamazdı. Başkasının acısını çekiyor, her ne kadar istemese de hala ona karşı bir şeyler hissediyorken Koray'a sığınamazdı.

Önünde oturduğu camdan dışarıya kaydı gözleri. Yıldızları kaplayan bulutlar sarmıştı gökyüzünü. Hafif çiseleyen yağmur, aheste aheste yerle buluşuyordu. Bacaklarını kendine çekerek çenesini dayadı.

Bu 1 haftada verdiği tek savaş Koray değildi tabii ki. Baha'da rahat durmamıştı. Soner'in aklını karıştırmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Daha dün Ece ile her şeyi bitirdiği ve Soner'i özlediği ile ilgili bir sürü mesaj atmıştı yine.

"Geçmişini unutup,
Geleceğini mahvedeceksin"

Aklı "Seni aldattı" diye bağırırken, kalbi çoktan "bir şans daha" baskılarına başlamıştı.

Soner'e göre Baha'ya olan bağlılığı çok farklıydı. Onu ilk tanıdığı zamanlarda Soner oldukça kötü bir durumdaydı. Annesini kanserden dolayı kaybedişinin üzerinden çok geçmemişti. Hayatında en değerli varlığının kötü bir hastalık ile savaşıp günbegün eridiğine bizzat şahit olmuş, sonunda da onu kaybetmiş bir çocuktu Soner. Onun vasiyeti üzerine de buraya okumaya gelmişti. Babası maddi olarak desteğini hiç eksik etmemişti üzerinden fakat onun ihtiyacı para değildi. Nitekim kendi çalışarak da kazanıyordu.

"Kahrolup sonunda,
Yine annene döneceksin."

Kaç yaşında olursanız olun annenizi kaybettiğinizde küçücük, savunmasız bir çoçuğa dönüşürdünüz. Soner'de öyleydi. Dışarıya gösterdiği güçlü profilinin altında kimsesiz bir çocuk barındırıyordu. Kimseye anlatmamış, kimseyi yakınında tutmamıştı. Annesi onun yalnız kalmasını istemediği için birkaç arkadaş edinmişti fakat onlara karşı da mesafesini korumuştu. Güçlükle ördüğü duvarlarının arkasına saklanmış, kendini sakınmıştı.

Sonra bir gün o dışarıdan güçlü gözüken bedenin içindeki küskün çocuğun kalp atışını hissetti. Baha'yı ilk defa o gün görmüştü. Zamanla korkarak yaklaştığı kişi, o çocuğun elini tuttu ve sarıldı. Dibine kadar terk edilmiş hissediyorken, onu sevgi ile boyadı. Geceleri kabuslar ile uyanıyorken, en güzel düşleri bahşetti ona. Her şeyiyle, her şeyi oldu çocuğun. Nitekim o çocuk artık "mutlu" iken verdiği her şeyi yavaş yavaş kopardı ondan.

İsim Şehir (bxb & texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin