...onlarda değil."

692 24 51
                                    

Bu bölüm o kendisini bile kişiye ve kendime adanmıştır.

Bölüm Shipi: Rus İmparatorluğu ve Safevi İmparatorluğu

----------------------------------
**/**/****
Yer:Moskova-??????
Rus İmparatorluğu: Erkek
Safevi İmparatorluğu: Kadın
-------------------------------------

Safevi, neden buraya geldiğini bir kere daha şarap dolu kadeh bardağına bakarak sorguluyordu. Üstelik öyle korseli bir elbise değil de, bir takım tercih etmesi gözleri kendine çevirip, yüksek sosyetede ki insanların ağızına sakız olmuştu.

Tabiki de tüm gözlerin kendisinde olmasını severdi, ama bu şekilde olmazdı. Güzel dudaklarını birbirine bastırdı. En nefret ettiği yerde, en nefret ettiği şekildeydi. Yüzünde de soğuk bir ifade vardı zaten.

Sakin olması lazımdı, burada sadece kendini ve hükümetini temsil ederek bulunuyordu. Zaten Bay Rus ile görüşmeleri bitmiş, bir kaç güne kalmadan yola çıkacaktı. Acaba bu tarihi yarına aldırabilir miydi?

Elinde ki şarabı bir dikişte dikti, ve kadehi kendisine en yakın masaya koyarak salonda gezinmeye başladı. Göz ucu ile Rus İmparatorluğu'na baktığı zaman yüksek sosyeteden diye tahmin ettiği bir erkek ile konuşuyordu.

Bu balo mudur nedir artık, her neyse iyiki kendisinin yanına gelmemişti. Daha da geleceğini düşünmüyordu. Bu yüzden kafası rahattı.

Saatin kaç olduğunu öğrenmek için elinde ki gümüş tepsilerden olan bir garsona sordu. Garson gülümseyen yüzü ile saatin gece yarısına doğru geldiğini söyledi. Safevi, bir şey söylemeden onun yanından ayrıldı ve salonda biraz gezindi.

Bir kişinin yapacak tek bir şeyi olmaz mıydı?-
Safeviyye'de şu anda yapacak bir şeyi yoktu. Kendisi heykel gibi boş boş dikilmekte istemiyordu.

Saatin gece yarısına gelmesine rağmen salon da ki kalabalık daha yeni yeni dağılmaya başlamıştı.. artık o klasik müziğin sesine dayanamayarak dışarıya çıkmaya karar verdi. Elinde olsa buraya bir adım atmazdı bile ama söz vermişti ve şimdi sözünü tutması lazımdı.
Kendisi de belki bi' yarım saate giderdi artık diye düşünüyordu. Zaten onu tanımış bir kaç kişiden başka kimse kendisi ile konuşmamıştı.
Kendini çöp gibi hissetmişti ve böyle hissetmekten nefret ederdi, ona bu duyguları yaşatan Rus'dan bir kere daha nefret etti. Ona sövmek bazen kendisine terapi gibi geliyordu-

Salonun, balkonlarından birisinde boş olup olmadığını kontrol ederek kendisine bir balkon arıyordu. Sonunda salonun en dibinde, orkestradan uzak bir yerde boş olan bir balkon bulmayı başarmıştı. Sanırım bugün şans kendisine gülmüştü. Perdeleri çekmeyi unutmayarak balkona girdi ve kapıyı kitledi. Artık yanlızdı ve kimse onu rahatsız edemezdi, tam da istediği gibiydi.

Balkonun demirliklerine doğru gitti ve karşısında ki Moskova manzarasını seyretti. Kendi şehri ve kalesi kadar bu havayı vermiyordu şehir ona- yüzünü buruşturmuştu.
Moskova'nın soğuk havası, ilkbahar aylarında olmalarına rağmen dayanıyordu. Soğukluğu hissedip, ürperse de bu hissi sevmişti. Omuzlarında biten kısa saçları esen rüzgar ile süzüldü. Kahküllerini de gözüne batmasınlar diye sağ doğru yatırmıştı...

*************
*Yaklaşık 20 dakika önce, Safeviyye'nin salonda gezindiği sıralar*

"Yaptığınız bu baloyu gerçektende çok beğendik, majesteleri."

Rus, gülümsedi.
"İlkbaharın gelişi ile kutlanan bu baloya katıldığınız için ben teşekkür ederim." dedi Rus ve elinde ki votka dolu kadehi havaya kaldırdı. Baron, majestelerine iyi günler diliyerek yanından ayrıldı.

Rus, onun gitmesi ile yüzünü buruşturdu. Gözleri bir an salonda yavrusunu kaybetmiş koyun gibi dolanan Safeviyye'ye takıldı.

İlkbaharın geldiği hakkında ki sözleri doğruydu. Gerçekten de ilkbaharı onun başkentine, şehrine gelmişti.

"Majesteleri?" diyen arkasından bir ses geliyordu. Karşısında az önce görüştüğü barondan daha güçlü ve genç olan bir kont vardı.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi Rus sahte bir sevecenlik ile. Her zaman böyle olmak zorundaydı. Halkına iyi davranmalıydı.

"Efendim, dedikodular kendi başını aldı götürdü... bende doğrusunu size sormak istedim?!" dedi cesareti ile.

"Evet, buyur?" dedi merakla. Bu adamın cesaretli oluşu hoşuna gidiyordu. Şu anda salonda ki tüm gözlerin kendisinde olduğunun farkındaydı ve bu hiçte hayıra alamet değildi.

"Neden bu zamana kadar hiç bir leydi ile dans etmediniz?" diye sordu.

"Efendim?" diyerek kaşlarını çattı. Bir an kontun dediğini anlamamıştı. Genç olan Kont'un gerildiğinin farkındaydı. Elinde ki votka dolu bardağı bırakmadan salonun bir köşesinde toplanan leydiler grubuna baktı. Yüzünü buruşturmadan edemedi. Daha sonra kara gözleri salonun diğer ucunda ki balkona giren Safeviyye'ye takıldı. İstemsiz bir şekilde dudakları kıvrıldı.

"Tüm gözlerin sizin üzerinizde olduğunun farkında mısınız?"

"Ama benim gözüm onların üzerinde değil." diyerek elinde ki bardağı Genç Kont'un eline tutuşturdu.

Ardından seri ama sakin adımlar ile o balkona doğru yürümeye başladı. Hiç kimse umrunda değildi. Zaten belirlediği balo saatini asmalarına rağmen burada kalan varsa, kim olsun olmasın hepsi saraydan men edileceğini biliyordu. Umursamaz bir tavır ile sonunda balkonun önünde durdu.
Hafif bir şekilde perdeyi ayırarak saçları süzülen, kendisine arkası dönük olan kadına baktı. Gerçekten de kendini herkese hayran bırakıyordu.

***********

"Safeviyye?" diye arkasından bir ses duydu. Kendisini burada donarak ölse bile tekrar içeriye gitmemek ile ilgili savaş veriyordu.

Yüzünün yarısını arkasına çevirdi. Karşısında bu gece yanına gelmesini beklediği en son kişi duruyordu.

"Rus?" dedi bir kaşını kaldırarak. Niye gelmişti ki bu?

"Yanına geç geldiğim için kusura bakma- her zaman böyle oluyor-" diyerek tıpkı kendisi gibi dirseklerini demirliklere yaslamıştı ama bu sefer o manzaraya sırtı dönüktü.

Kendi manzarası buradayken, Moskova manzarasını insan ne yapsaydı ki?

Gece ışığında dalgın olan kadına baktı. Her zaman ki gibi dünyalar güzeliydi...

"Canını sıkan bir şey mi oldu?"

"Bu seni ilgilendirmez." dedi soğuk sesle. Zavallı Rus, böyle bir cevap beklemiyordu-

"Pekala..." dedi ve sustu. Daha fazla konuşmanın bir anlamı yoktu. Sessizlik içinde onlar kendi aralarında sohbet ediyordular zaten.

Safevi, omuzlarına serilen şey ile arkasına baktı. Rus, kendi ceketinin üzerine kendisininkini koymuştu.

"Böyle daha iyisin!" dedi üzerinde ki sadece bir gömlek ile-

Safevi, şimdiden biraz daha ısındığını hissetmişti.

"Tch- kendi kararın, beni ilgilendirmez." diyerek attı. Beyaz eldiveli elini, soğuktan mı yoksa basan sıcaktan kızardığına anlam veremedi...

𝐒𝐞𝐧 𝐕𝐞 𝐁𝐞𝐧, 𝐒𝐞𝐯𝐠𝐢𝐥𝐢𝐦 || 𝐂𝐨𝐮𝐧𝐭𝐫𝐲𝐡𝐮𝐦𝐚𝐧𝐬-𝐒𝐡𝐢𝐩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin