°15

703 76 20
                                    

Helin ile salına salına yürürken arkama bakmak istemiştim ama içimdeki dürtü ile bakmadım. Zaten çok geçmeden de koşarak gelen ayak seslerini duydum. Ben kıkır kıkır gülerken birden bileğimden tutulup arkaya döndürüldüm. Gördüğüm yüz ile yüzümdeki gülümseme anında soldu. Bileğimden tutan Doruk değildi, Batuhandı.

"nerelerdesin sen Asiye, aklımı kaybedecektim. Kaç gece yurdun önünde sabahladım biliyor musun"

Hemen bileğimi onun elinden kurtardım.

"ne yapıyorsun sen be, ne sanıyorsun kendini. Dokunma bir daha bana"

"şimdi bunun sırası mı Asiye, bir haftadır neredesin sen"

"sana ne be, kimsin de bana hesap soruyorsun"

Gözüm bir anda dış kapıda az evvel gördüğüm Doruğa kaydı. Neden gelmedi diye bakarken kapıda bir hocayla konuştuğunu gördüm. Muhtemelen görmedi bizi görse durmazdı oracıkta herhalde.

"Asiyeeee"

Batuhan bileğimi bir daha tuttuğunda bu sefer hızla elimi kurtaran Helin oldu.

"bana bak şerefsiz. Seni buracıkta ilmek ilmek ayırırım yemin ederim adım çıkar piskopat katil diye. Bir daha seni Asiyenin yanında görmeyeyim."

Batuhan ağızını açacağı sırada kuvvetli adım seslerini duydum ve birden önüm simsiyah oldu.

"bir adım daha yaklaş da bak neler oluyor. O ağızınla burnun yer değiştirmiyor mu"

"sen karışma"

"ne demek karışma lan"

"Doruk sakin ol, okuldayız"

Doruğun kollarından tuttum ama o kadar sinirliydi ki gerçekten durmuyordu yerinde.

"defol git lan buradan."

Batuhan gözleri ile bir benim doruğun kolunu sarmalayan elime birde gözlerime bakıyordu.

"siz, sizin, ikinizin arasında ne var"

"bak hala burada"

Doruk tekrar üzerine yürüyecekti ki kolundan tuttum ve önüne geçtim.

"evet, sayende gerçekleri gördüm. Gerçekten adam gibi seven insanların olduğunu gördüm. O yüzden Doruk ile birlikte güzel bir yola girmeye karar verdik"

Batuhanın gözlerinde gördüğüm o kırgın bakışlar zerre yüreğimi titremedi. İşte bu, galiba bir şeyler geride bırakmaya başlamıştım.

"cevabını aldıysan gidebilirsin Batuhan. Ya da zahmet etme ben ve sevgilim gideriz"

Arkamı dönüp Doruğun elini tuttum ve beraber yürümeye başladık.
Doruğun eli önce sertti sonradan yumuşacık olduğunda sinirinin yatıştığını anlamış oldum.

"senin şu şaşkın ve saf halinin yanı sıra sivri dilin yok mu. Bayılıyorum ona"

"allah allah iltifat mı ettin kötü bir şey mi dedim anlamadım"

Yürümeyi bırakıp karşılıklı durduk.

"yani diyorum ki. Hastayım her haline. Sence bu iltifat mı yoksa değil mi"

Doruk bana bakarken bende ona derin derin uzun uzun bakmak istedim. Öyle çok daldım ki yeşil harelerine beni duvarla kendisi arasına aldığını bile çok sonra fark ettim.

"bir an hiç gelemeyeceksin sandım. Bir daha asla görmeyeceğim diye ödüm koptu."

Doruk tek elini kaldırıp yavaşca gözümün önüne düşen saç tutamımı alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. Sonra elini hemen çekmeden yavaşca yanağımı okşadı. Öyle narindi ki eli, sanki bir vazoyu kırmak istemeyen bir el gibi.

"sana her baktığımda içimin gitmesi normal mi. Tüm vücudumu bir heyecan basıyor. Kalbim hızlanıyor, aklım başımdan gidiyor sanki"

Söyledikleri ile utandığımı hissettim. Böyle sözleri duymaya alışık değildim. Ben sevdiklerime bunları derdim ama ben bunları hiç duymamıştım.

Çenemin altında hissettiğim eli ile narince kaldırdı ve bakışlarımız buluştu yine.

"aşk aşk derler bilir misin. Aşk benim için gözlerin de o uçsuz bucaksız bakışlar. O gözlerin parlasın diye her şeyi yapar bu adam"

Daha fazla dayanamadım ve parmak uçlarıma basıp doruğun çenesine bir öpücük bıraktım ve hızla yanında kaçıp fakülteye koştum.
Arkamdan seslendiğini duymadım. Sanırım öpücüğün şokundaydı şaşkın çocuk.

Hey heyyy
Kimler burada. Ayol bunların özlemişim. Şaşkın çocuklarım.

Oyun BozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin