Rüzgar'dan
Dik durmaya çalışan , kararlı bir kadın vardı karşımda.
Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki sanki ben buradayım ve asla sana yenilmeyeceğim der gibiydi. Sunduğum teklif benimde hoşuma gitmemişti ama ona daha fazla yakın olabilmek için o an aklıma başka yol gelmemişti. Belki de gelmişti ama işime gelen tek şey buydu. Tanrı bilir.
Bilir miydi gerçekten? Başımıza gelen bunca şeyden kim mesuldü? Yarattığı kulları mı yoksa buna mecbur bırakan kendisi mi? Belki de annemin küçükken beni kucağına alıp ağlaya ağlaya söyledikleri doğruydu. Allah bir imtihan verir oğlum, sende bu imtihanı kendine göre yoğurur öyle yaşarsın. Kimse yaşattığını yaşamadan ölmez. Elbet sıra bize de gelir derdi hep.
Bu yaşıma kadar hep yaşadıklarımın suçlusunu arayarak , birini suçlayarak geldim. Evet babam bizi sevmemişti belki ama annemde sevgisini belli etmemişti ki. O yüzden birinden sevgi dileneceğime ölmeyi tercih edecek duruma gelmiştim. Onlar yüzünden.
Şimdi ise karşımda duran kadın bana hem yabancı hem de bir o kadar tanıdıktı. Olabildiğince daha dik ve küçümser bakışlarımla sessiz kabullenişini izledim. Gözleri, o gözlerde tanıdık acılar vardı. '' Hadi o zaman başlayalım '' dediğimde sözümü ikiletmeden arkamdaki sandalyeye oturup şövaleyi biraz daha kendine doğru çekti. Hazırladığım örnek çizimi alıp yerime geçtim. Huzursuzca sol ayağını sallıyordu. Kazanacağını düşünüyordu ama bende bu duruma karşı hazırlıklı gelmiştim. Aslında bir hafta boyunca benimle kalırsın derken ciddi değildim. Yani anlık olarak ağzımdan çıkmıştı ama neden olmasın ki. Onun o sinirli ve dediğim dedik duruşu hoşuma gidiyordu.
Kimseye gösteremediğim yanımı ortaya seriyordu. Başını bana doğru çevirip derin nefesini dışarıya vererek konuşmaya başladı. '' E Rüzgar bey ne çiziyoruz ve hangi teknikle? '' dedi.
'' Kırk dakikalık zamanımız var istediğin resmi çizmekte özgürsün. Ben karakalem çizeceğim. Aklımdan bir resim yok. O senin hayal gücüne kalmış. Hazır olduğunda Caner süreyi başlatacak''
Gözlerini kapatıp birkaç dakika düşündü. Aklına bir fikir gelmiş gibi yavaş yavaş açtığı ateş gibi parlayan gözleriyle yüzümü incelemeye başladı. '' Birbirimizi çizeceğiz Caner ve Esra hangimizin resmi daha iyiyse ona göre puan verecek ve kazananı belirleyecekler. '' Kısıtlı sürede portre çizmek kolay olmasa da geri adım atmadan başımla onayladım. Önceden ayarladığım sayacı kurup masanın üzerine yerleştirdim ve yaklaşık bir dakika sonra hazır olduğunu söyleyince çizime başladık. Elime aldığım 2b kurşun kalemle önce yüzünün dış hatlarını belirlemeye başladım. Onunda aynı işlemleri yaptığını göz ucuyla da olsa görebiliyordum. Şövalesini biraz daha sola çekerek görüşümü kısıtladı.
Yaklaşık on dakika çizdiğim ovalin ortasına diklemesine bir çizgi çektim ve sonrasında ovali ikiye böldüm. İki işlemi de bitirdikten sonra önce dudaklarını çizmek için gözlerimi kapatıp yüzünü hayal ettim. Üst dudağı alt dudağına göre biraz daha kalındı. Dudağının üstünce minik bir ben vardı. Gözlerimi açıp önce dudak çerçevesini çizdim sonra ise detaylandırdım. Sıra burnuna geldiğinde işim daha kolay olmuştu. Hafif kemerli burnu çizmek zor değildi. Neredeyse bitirdiğim resme uzaktan bakarken onun beni nasıl çizdiğini merak etmiyorum desem yalan olurdu.
Ortaya çizdiğim yatay çizginin üstüne bir göz mesafesi kadar ara bırakarak iki tane göz çukuru çizdim. Alının ve elmacık kemiklerinin de yerini belirledikten sonra badem şeklindeki gözleri şekillendirmeye başladım. İrisin, yani gözün ortasındaki renkli kısmın içine, gözün en koyu kısmı olan gözbebeğini çizdim. Kalemini yatık tutarak alt kısmını biraz gölgelendirdim. Gözbebeğinin kenarından gözün beyazına doğru birbirine yakın, kısa çizgiler çizerek iristeki açık ve orta tonları belirledim Bazı bölgeleri hafif çizdikten sonra hoş bir görüntü ortaya çıkmıştı bile .
Sıra kaşlarına gelince süremi kontrol etmek için durdum. Daha 10 dakikam daha vardı. Bu detaylandırmak için yeterli bir süreydi. Ona doğru döndüğümde elinde ki kalemle harıl harıl çizim yaptığını gördüm. Arada duruyor kalın kaşlarını çatarak düşünüp , kendi kendine sinirleniyor tekrar devam ediyordu. Dikkatimi çeken başka bir detay ise işine o kadar çok odaklanıyordu ki arada ne dediği anlaşılmada da bir şeyler mırıldanıyor, konuşuyordu. Bu detay çok hoşuma gitse de durup izlemeye daha fazla zamanım kalmamıştı. Kalın buğday rengi kaşlarını çizdikten sonra son gölgelendirmeleri de bitirip elimde ki kalemi yere attım.
'' Bitti'' dediğimde yerinden sıçrayarak bana doğru döndü. '' Yavaş olsana be çizim yapana saydı diye bir şey duydun mu sen? Hem kalemi yere atmak öküzlüğün hangi seviyesi be ?''
'' Bence konuşacağına kalan son üç dakikanı değerlendirmeye bak. Belli mi olur üç dakika da mucizeler yaratırsın ''
Elindeki kalemi bana inat yavaşça masaya bırakıp ayağı kalktı. Oturmaktan uyuşmuş vücudunu esnetip kalınlaştırmaya özen gösterdiği sesiyle taklidimi yapmaya balladı. '' Mucizeler yaratırsınmış ta bilmem neymiş. Bitti işte oğlum her şey. Görelim bakalım atıp tuttuğun kadar iyi misin ?''
'' İyi olmasam burada olmazdım. Neyse Caner ve Esra karar verecekler sonuçta değil mi minik kuş ? ''
Hırsla eline aldığı silgiyi suratıma fırlatıp Esra'nın yanına gitti. Silgi önce burnuma çarptı sonra da yere attığım kalemin yanına düştü. '' Başlarım sana da sinirine de ha. Anasını satayım yenilince ağlayacaksan oynamayalım Gülsev hanım. Çocuk musun kızım sen bu tavırlar da neyin nesi ? ''
'' Bana bak gelirsem gösteririm çocukça tavrı ha. Bir şey desene Esra ya koru beni '' deyip dudak büzerek Esra'nın koluna vurdu. Tartışmamızı yeni kavramış olan Esra ayağı kalkıp yalandan tavrıyla kızmaya başladı. '' Kesin ikinizde yoruldum ama ha. Getirin çizimleri bakalım ve dağılalım artık. ''
Daha fazla saçma muhabbete dayanamadan arkamı dönüp şövalemi kendime çevirerek Caner'in oturduğu sandalyenin önünde durdum. Resmi çevirip herkesin görüşüne sunduğumda beğeni dolu bakışları görebiliyordum. İlk konuşan Caner olmuştu. '' Vallahi iyi çizim yapabildiğini biliyordum da bu kadarını beklemiyordum. Canlısı burada ama Gülsevden çok Gülsev'e benzemiş.
Esra'da hayranlık dolu bakışlarıyla '' Vallahi alınma Gülsev ama bende çok beğendim'' deyince bozulduğu her halinden belli olan Gülsev çaktırmadan Esra'nın bacağına çimdik attı. Görmemezlikten gelip zafer dolu gülümsememle o tarafa dönüp '' Anasını satayım bir insan her konuda da iyi olmayı versin diyeceğimde Allah vergisi yeteneklerim var işte ne yaparsın diye yalandan böbürlenmeye başladım. Bu onu daha fazla sinirlendirse de dilini ısırıp konuşmamayı tercih etmişti. Diğer şövaleyi de çevirip iki resmi yan yana gelecek şekilde ayarladım. Çizdiği resim beni şaşırtmamıştı zaten ama yine de beni bu kadar iyi resmetmesi garibime gitmişti. Esra ve Caner birkaç dakika ön tarafta konuşup kararı söylemek için yanımıza geldiler. İlk söze giren Caner olmuştu '' Şimdi biz oturduk, konuştuk ve ortak bir karara vardık. Alınmaca gücenmece yok kazanan.. '' Tam lafın geri kalanını söyleyecekti ki Esra öne atladı ve kolumu havaya kaldırarak bağırmaya başladı. '' Kazanan Rüzgar Başaran''
Bunun olacağını tahmin eder gibi ayağını yer vurarak hırsla bir adım geri çekildi. Yanına gittim ve tam kulak hizasına eğilerek konuşmaya başladım. '' Sana söylemiştim. Ben bir şeyi istiyorsam alırım. Şimdi eşyalarını hazırlamak için eve gitsen iyi edersin çünkü koskoca bir hafta benimlesin ve benden kurtuluşun yok. ''
Çok eğlenceli bir hafta bizi bekliyordu.
Rüzgar Rüzgar Rüzgar vurdu ve gol oldu oleeey. :D
Şimdi Gülsev düşünsün. Yazarken hem eğlenip hem sinir olmak nedir ya. Bana yaşattığınız duygu karmaşası için teşekkürler, teşekkürler :D
Bu hafta ki bölümde bazı sağlık problemlerimden dolayı gecikme oldu. O yüzden iki bölüm birden yayımlayacağım. Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaban Yeşili
Teen FictionGeriye doğru bir adım attığımda o da aynı şekilde öne doğru bir adım attı. Arkamda hissettiğim duvarla beni köşeye sıkıştırdığını anlayınca kısık sesle bir küfür savurdum. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. Bu durumun içten içe hoşuna gittiğini...