Yine o tanıdık yaban yeşili gözler...
İçimde oluşan bu hisse çok yabancıydım. Neydi bu korku mu ?Gözlerimden akan yaşlar süzülerek boynumdan aşağı inerken o sadece yüzüme bakıyordu. O da tanımış mıydı beni? Birkaç kez yutkunduktan sonra elimin tersiyle gözümden akan yaşı sildim. Biraz sakinleşmiştim ama yine de öfkeme sahip çıkamıyordum.
''Kör müsün be adam arabanın önünden koskoca bir kız geçiyor ve görmüyorsun. Üstelik trafik lambası kırmızı yanarken son sürat hızla gidiyorsun. Amacın ne birini öldürmek mi? ''
''Son sürat hızla araba kullanmak mı? Üstelik kırmızı ışık yanıyordu öyle mi? Kızım asıl kör olan , önüne bakmayan sensin. Derdin ne senin zavallı birinin önüne atlayıp intihar etmek mi? Gerek yok buna git bir yerden atla en azından kimsenin başını yakmamış olursun! !!
Öfkeyle söylediği sözler canımı yakmaktan çok daha da sinirlenmeme sebep olmuştu. Oysa ki o gün birkaç dakikalıkta olsa gördüğüm adam hiçte kaba birine benzemiyordu. Elimi kaldırım sert bir şekilde kaputa vurdum '' Şu arabayı doğru düzgün kullanamayacaksan niye var ha ? Niye yola çıkıp milletin canını tehlikeye atıyorsun? '' Korku ve sinirden yüzüne bakamadığım adamı incelemeye başladım. Üstünde ki bordo kazağı ve siyah montu , altında bacaklarını saran siyah pantolonu ve botlarıyla bile ilgi çekici duruyordu. Saçlarını ilk gördüğüm gibi geriye atmıştı. Rüzgar yüzünden uçuşan birkaç teli sürekli sinirle geriye doğru atıyordu.
Gözleri.. Onu gördüğüm andan beri aklıma takılan yeşil gözlerine pür dikkat bakıyordum .Onu incelediğimin farkındaydı. Huzursuz olmuş gibi tek elini montunun cebine soktu. Sokak lambasının verdiği ışık gözlerinin rengini saklıyor sanki sonu olmayan bir kuyuymuş gibi gösteriyordu. Bir şeyler söylemek için ağzını açıp sonra vazgeçip tekrar kapatarak derin nefes alarak dışarıya veriyordu. Elini ensesine attı ve nihayet konuşmaya başladı.'' Tamam arabanın önüne atlaman benim suçumdu. Yanan lanet ışığı da görmedim tamam mı? Özür bekleme çünkü çok beklersin ama bana evini tarif edersen bari seni eve bırakayım''
Evime mi bırakırsın? Komik misin sen ya! Evimin yolunu biliyorum kendi evime gidebilirim''
''Hadi ama uzatma tamam bir kaza olmak üzereydi ama olmadı. Şimdi bin şu arabaya da seni eve bırakayım'' Arabaya binmeyi ve beni eve bırakmasını deli gibi istiyordum. Ama lanet olasıca burnumu aşağı indirip gururuma yenik düşmek demek ölmemle eş değerdi. Onu duymamazlıktan gelerek titremeye devam eden ayaklarıma rağmen yürümeye başladım. Üstelik nasıl olduğunu anlamasam da ayak bileğimde hissettiğim ağrı yürümeme engel oluyordu. Birkaç saniye sonra araba kapısının açılıp sert bir şekilde kapandığını duydum Arabasına biner ve beni yalnız bırakır sanmıştım ama öyle olmadı.
'' Anasını satayım ulan bu havada arabaya binmiyorsun hadi onu anladım da bekle bari seni yürüyerek eve bırakayım. Evin buraya uzak mı?''
" Rahat bırak beni kendim giderim. Nasıl gidilir biliyorum en azından senin gibi yürürken birine çarpacak değilim!''
'' Derin bir nefes alıp sıkıntıyla dışarı saldı. ''Sana çarpmadım bu bir ,araba sana dokunmadı bile bu iki ve kızım ne çok konuşuyorsun sus ve sadece yürü ''Ona doğru dönüp yapamayacağımı bildiğim halde yüzüne hatta tam burnuna doğru sıkı bir yumruk sallamak istiyordum. Hadsiz ve bir kadınla nasıl konuşmasını bilmeyen haydut herifin tekiydi. Dağda yetişmiş tavırları ve dış görünüşünün tezatlığı hayrete düşürecek cinstendi. Tek kelime dahi etmeye tenezzül etmeden iki sokak arkada ki evime doğru hırsla yürümeye başladım. Yanımda yürümüyordu ama arkamda yürüdüğünü de söyleyemezdim. Kocaman bacaklarını açarak yürüyordu .Omuz hizama yakındı.
Sol elini cebine atarak sigara paketini çıkardı. Paketin içine sokuşturduğu siyah çakmağı çıkarıp sigaranın uçunu ateşe verdi. Pek sigara içen biri değildim ama arada Esra'dan otlanıp içtiğim nadir zamanlar olmuştu. Sigarayı yavaşça iki dudağının arasına alıp derince nefes aldı. Diğer elini kaldırmasıyla kafamı sallayıp dalan bakışlarımı önüme çevirdim. Bu adamda beni çeken ne vardı anlamış değildim. Kendime lanet ederek girdiğim sokağın başında aniden durarak yüzüne baktım. '' Buraya kadar artık geri dön . Evden biri seni görürse birde açıklama yapmak zorunda kalmayayım. Nasıl döneceğini hatırlıyorsun değil mi?''
''Yok valla bulamam ben yolu falan. Tamam işte senin eve geldik hadi şimdi de sen beni eve bırak'' Aniden kıvrılan dudak ucuyla eğlendiğini saklamıyordu. Sinir krizi geçirmeme ramak kalmıştı. ''Ulan hem çarp hem de hadsiz hadsiz dalga geç. Bana bak elimden bir kaza çıkmadan kaybol buradan'' Keyfi yerine gelmiş gibi kafasını sağa sola sallayarak önce yere sonra da yüzüme baktı. ''Ulan mı ? Hiç yakıştıramadım. Halbuki dışardan hiçte kaba birine benzemiyorsun. Ayrıca elinden çıkacak kazayı inan çok merak ettim''
Derince bir nefes alarak geriye doğru bir adım attım .Bu adam biraz daha kalmaya devam ederse elimde kalacaktı. Arkamı dönüm eve doğru yürümeye başladım. Birkaç adım atmıştım ki arkamdan seslendiğini duydum. '' Bana adını söylemeyecek misin? En azından bunu yap''
Kurumuş dudaklarımı dilimin yardımıyla ıslattım ''Gülsev ben Gülsev Sezer'' . Gerilmeye başlamıştım. Tamam şimdi sıra sende hadi ona adını sor!
''Sormayacak mısın?''
''Neyi?''
'' Senin adın ne diye ?''
Sen.. şey senin adın ne?''
'' Rüzgar ben Rüzgar Başaran''
Yüzünde tanıdık izler vardı. Bunları onu gördüğüm ilk günden beri hissediyordum. Hissettiğim bir başka şeyse bizim hikayemiz daha yeni başlıyordu...
So nun daa !!
Aranan kan bulundu :D
Tanıştılar bee. Rüzgar , olum senin bu tavırların Gülsev'e sökmez. Ayağını dek al ha ! ahhaahah
E sonuçta eve bıraktı ama değil mi ( romantik boy ) :D :D
Bende Gülsev'i azıcık tanıyorsam sana bu lafları yedirir oğlum :D
Siz bu konu da ne düşünüyorsunuz? Sizce Rüzgar Gülsev'i görünce ne hissetti? Yorumlarda buluşalım...... Oy vermeyi unutmayın lütfen. Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere :) :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaban Yeşili
Teen FictionGeriye doğru bir adım attığımda o da aynı şekilde öne doğru bir adım attı. Arkamda hissettiğim duvarla beni köşeye sıkıştırdığını anlayınca kısık sesle bir küfür savurdum. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. Bu durumun içten içe hoşuna gittiğini...