When I first saw you, I saw love

317 17 41
                                    

Başlangıç

Hikayemize en baştan başlamamız gerekecek. Bu yüzden arkanıza yaslanın ve sizleri günümüzden çok uzun yıllar öncesine götürmemize izin verin.

Şimdi sizlere pek çoğunuza tanıdık gelecek bir olaydan bahsedeceğiz.

Hikayemiz bir bahçede başlıyor. Bu bahçenin birbirinden farklı isimleri var ancak cennet dediğimizde nereden bahsedeceğimizi anlayacaksınızdır.

Az kalsın unutacaktık. Hikayemizin en önemli unsurlarından biri ise bahçedeki görkemli meyve ağacı.

Bu çekici ağaca karşı koymak güç olsa da insanların kendi iyilikleri için bu ağaçtan uzak durmaları istenmektedir. Ancak... Bu iş tek başına bile oldukça zorken sizi kışkırtan, yoldan çıkarmaya çalışan bir şeytan hep çevrenizde dolaşınca gerçekten dayanılmaz hale geliyor.

Bilindik bir hikaye olduğu için burayı çok uzatmaya gerek görmüyoruz. Yine de hikayeyi bilmeyenler için şöyle bir ipucu verebiliriz: Ne yazık sizler bahsettiğimiz bahçeden çok uzaklarda "dünya" adı verilen bir yerdesiniz... Şeytana karşı koymanın güç olduğunu söylemiştik.

Gelelim hikayemizin kahramanlarına. Tahmin edebileceğiniz gibi bir tanesiyle zaten karşılaşık. Kendisi baştan çıkarıcı biri, ona karşı gelmek, onu duymuyormuş gibi davranmak gerçekten güç. Her an , her yerde başınızı derde sokmak için hazır. Bu nefes kesici kahramanımız gerektiğinde farklı isimler kullansa da Louis William Tomlinson olarak bilinir. Hemen yanındaki iyiliksever, masum melek ise Harry Edward Styles. İleri görüşlü biri olduğundan olsa gerek ilginç bir isim seçmiştir kendine. Zavallı Harold asla bıkmadan Louis'nin arkasından koşturur onun çıkarttığı sorunları düzeltmek için uğraşır durur.

"Ne harika bir gün!" dedi Louis. Aslında pek de harika denebilecek bir gün değildi. İnsanlığın kaderi belirleniyordu. Ama bu tam da Louis'nin istediği şeydi. Yani... En azından Lucifer bunu istiyordu.

"Pek değil," dedi Harry yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle. Her ne kadar gülümsese de gergin olduğu her halinden belliydi. O, etrafta dolanan insanları seviyordu, başlarına kötü bir şey gelmesini istemiyordu.

"Her şeyi çok abarttınız."

Harry cevap vermedi. Bu konular hakkında konuşamazdı.

"Ben kötüyüm, kabul. Ama o insanlar o kadar da kötü bir şey yapmadı."

"Bunu konuşmak bize düşmez Bay-"

"Tomlinson."

"Kötü bir şey olmasaydı onlarla bu kadar uğraşmazdınız, öyle değil mi Bay Tomlinson?"

"Uğraşmadım ki güzel melek."

"Dürüst olun Bay Tomlinson. Siz bir şeytansınız, kötülük yaptığınızı ve yaptırdığınızı hepimiz biliyoruz."

"Bay Tomlinson fazla resmi değil mi güzelim? Ama gerçekten fazla uğraşmama gerek kalmadı. Bahçenin ortasında lütfen dokunmayınız denilen bir ağaç vardı. Basit kural: Yasaklar çok çekicidir. Hem bir ağaç? Gerçekten mi? Herkesin dokunabileceği bir ağaca elbette dokunurlar. Bu yazıyı aya ya da bir dağın zirvesine koysaydınız zorlanabilirdim. Ama ağaç hiç zor olmadı. Bence Tanrı'nın bir planı var. Ne dersin, nasıl bir plandır sence?" Merak dolu gözlerle Harry'e bakıyordu. Bu planı bilmek onun için çok önemliydi... Ve evet, Harry planı biliyordu.

"Beni baştan çıkartamazsın, boşuna uğraşma," dedi Harry. O bir melekti. Tanrı'nın yaptığı her şeyi doğru kabul eder, bu konularda düşünmezdi.

"Yapamaz mıyım? Ah bence yapabilirim." Louis kendinden emindi. Özellikle de baştan çıkartma konusunda... Bu onun uzmanlık alanıydı.

"Zaten bu planı anlayamazsın. Ben de anlayamam. Biz bunun için yaratılmadık, görevimiz planları anlamak değil."

"Evet, güzelim. Benim görevim anlamak değil. Tek istediğim planı bozmak." Ne kadar çekici olduğunun farkındaydı. Kimi nasıl baştan çıkaracafının da öyle... Ama... Bu melekle birazcık sohbet etmek istiyordu. Planı başkasından da öğrenebilirdi.

"Plan çok kutsal, ağzıma alamam."

"Demek kutsal? Şaşırmadım." Meleğin de Louis'ye yardımcı olmak istediği her halinden belliydi. Ama yardımcı olamazdı. Bir şeytanla konuşuyor olması bile... kötüydü.

"Aynen öyle. Kutsal. Kelimelerle tarif edilemez."

"Senin yanan bir kılıcın yok muydu?" Evet, şu an plan Louis'nin umrunda bile değildi. Ve evet, daha önce Harry'i izlemişti. Sadece birazcık. Birkaç yıl. Fazla değil.

Harry korkuyla etrafına bakındı. Yalan bulmalıydı ama yalan söyleyemezdi. O bir melekti. Yalan ise şeytanın işiydi.

"Kayıp mı?" Meleğin bu hali Louis'yi de şaşırtmıştı. Cennetesin neden korkuyorsun? diye sormak istiyordu.

"Birine verdim." diye fısıldadı Harry.

"Verdin mi? Neden?" Kim ateş çıkaran bir kılıcı birine hediye ederdi ki?

"Verdim işte!" diye bağırdı Harry. "Oh, özür dilerim, sesimi yükseltmemeliydim, üzgünüm."

"Sakin ol güzellik," dedi Louis. Bu meleğin nesi vardı böyle?

"Çok tehlikeli hayvanlar var dünyada," diye fısıldadı Harry dudağını ısırarak. "İnsanlara bir şey olmasından korktum."

"Ve Tanrı'dan izin almadan onlara yardım mı ettin?"

Harry hafifçe başını sallayarak onayladı.

Louis'nin kahkahası bahçede yankılandı.

"Sen ne harika biriymişsin böyle."

"Gülme. Dünya çok soğuk ve yemek bulmaları gerekecek. Ben de gitmeden önce onları buldum, kılıcımı verdim işte. Aramızda kalsın lütfen."

Louis'nin gözleri keyifle parıldıyordu. Bu melekte bir şeyler olduğunu hissetmişti. Bu güzel melek Louis için biçilmiş kaftandı.

"Umarım yanlış bir şey yapmamışımdır." diye mırıldandı Harry.

"Ah, saçmalama hayatım! Sen meleksin, istesen de yanlış bir şey yapamazsın."

"Oh çok teşekkür ederim." dedi Harry sevinçle. "Gerçekten korkmuştum, çok teşekkürler." Bir anda rahatlamıştı. Huzurla Louis'ye bakıyor, birazdan ona sarılacakmış gibi gözüküyordu ama bu çok yanlış olurdu. Melekler ve şeytanlar temas etmemeliydi.

"Aslında benim de kafam karışık," diye itiraf etti Louis. "Ya doğru şeyi yaptıysam. Ya aslında elmayı yemeleri gerekiyorsa? Eğer doğru şeyi yaptıysam başım büyük belaya girer." Bir anda kahkaha attı. "Çok komik olmaz mıydı? İkimiz de hata yapsaydık... Sen yanlış şeyi, ben doğru şeyi yapsaydım."

Harry kıkırdadı. Gerçekten komik olurdu ama-

"Hayır!" diye bağırdı Harry. "Saçmalama ne komik olması? Berbat olurdu."

İşte iki kahramanımız tam olarak böyle tanıştı. Harry yanlış, Louis doğru şeyi yapsaydı ne olurdu diye tartışırlarken ikisi de birbirlerine ilgi duymaya başlamıştı. Louis diğer şeytanlar gibi değildi. Korkutucu davranmıyor, yalan söylemekle, Harry'i kandırmakla uğraşmıyordu. Harry de diğer melekler gibi değildi. Louis'den kaçmıyor, ona değer verdiğini belli ediyordu. Bu doğru mu yoksa yanlış mı ikisinin de umrumda değildi. Birlikte vakit geçirmeyi sevmişlerdi.

Herkese merhaba!

Kitabı yazarken Hristiyanlık terimlerini kullanacağım. Kitabı yazarken esinlendiğin seri olan Good Omens bir komedi dizisidir. Herhangi bir dine karşı değilim, hiç kimseyi gücendirmek istemem. Ancak bu kitabın güldürü amacı taşıdığını belirtmek istiyorum. Rahatsız olacaksanız okumamalısınız.

İyi günler ve iyi okumalar dilerim.
Yorunlarınızı görmeyi çok isterim.

Din ayrımı yapmadan herkese saygı duyuyor, bu kitabın bir komedi dizisinden esinlenerek yazıldığını hatırlatıyorum.

Sizi seviyorum <3

You're My ReligionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin