1800
Harry okuduğu kitapta geçen bir cümle yüzünden derin düşüncelere dalmış kitap okurken içmek için yaptığı çayını da çoktan unutmuştu.
Aşk insanın gözünü kör eder, diyordu kitap. Harry, bu sözün doğru olduğuna inanmaya başlamıştı. Louis, tek bakışıyla, ufak bir dokunuşuyla Harry'nin iradesini tamamen kaybetmesine, binlerce yıldır çevresine ördüğü yüksek duvarların yıkılışını izlemesine sebep olabilecek güçteydi. Aşk denilen şey bu olsa gerekti.
Kapının çaldığını duyduğunda derin düşüncelerinden sıyrılmıştı. Gelen kişinin bir müşteri değil Louis olduğunu umuyordu ki kapıyı açtığında hayrete düştü. Hayır, Louis gelmemişti ancak şu an karşısındaki kişi dünyaya ayak basmış en güzel yaratıktı. Kehribar rengi gözleri parıldıyordu. Kıvırcık altın sarısı saçları omuzlarına dökülmüş, yanakları hafifçe pembeleşmişti. Öylesine saf gözüküyordu ki kırmızı dudaklarının arasından daha önce ufacık bir yalanın bile süzülmediğine emindi Harry.
"İyi günler efendim," dedi beyazlar içindeki adam, Harry'e sevecen bir gülümsemeyle bakarak. Harry cenette bile böylesine güzel, böylesine saf biriyle karşılaşmamıştı.
"İyi günler," diye mırıldandı Harry, hâlâ şaşkınlığını üstünden atamamıştı.
"Bir kitap bakmaya gelmiştim."
"Oh, evet elbette," dedi melek, adama içeri girmesi için izin vererek.
"Hangi kitabı incelemek istersiniz?"
"Yahuda İncili'nin sizde olduğunu duymuştum."
"O-orijinal hali mi?" diye sordu melek hayretle.
"Evet, orijinal hali."
"Tercüme edebilir misiniz?"
"Elbette," dedi adam. Işıltılı gözlerle Harry'e bakarak "Uzmanlık alanım," diye de ekledi.
"Sizin kadar genç birinin Yahuda İncili'ni tercüme edecek kadar kendini geliştirmiş olduğunu duyacağımı hiç düşünmezdim," dedi Harry dürüstçe.
Genç adam önüne konulan incili büyük bir hassasiyetle inceliyordu. Yazıların biraz üzerinde hareket ettirdiği ince, uzun parmakları bazen duraklıyor, genç adamın bakışları ciddileşiyordu. Harry, adamın hareketlerini ve yüz ifadesini incelerken adamın Yahuda İncili'ni gerçekten tercüme edebildiğini hayretle fark etmişti.
Çok geçmeden adam bakışlarını Harry'e çevirmişti.
"Çok büyüleyici bir eser," dedi, gözleri dolmuştu.
"Öyle," diyerek onayladı Harry adamı.
Genç adam gözlerini odada dolaştırmış, bir süre kitapları uzaktan incelemişti. Gözleri bir anlığına Harry ve Louis'nın fotoğrafına takılsa da bakışlarını hemen Harry'e çevirmişti.
"Burada mı yaşıyorsunuz?"
"Evet."
"Çok güzel bir eviniz var yalnız yaşamak için oldukça büyük," dedi adam, tebessüm ederek.
"Aslında yalnız değilim," dedi Harry. Karşısındaki kişiyi daha önce hiç görmemiş olsa da onun gözlerine baktığınde bütün hislerini anlatma isteği geliyordu içinden. "Sevgilim sık sık ziyaretime geliyor. Bazen burada kalıyor."
"Ne kadar güzel," dedi genç adam sevinçle. "O nasıl biri?"
"O... O kusursuz," dedi Harry içtenlikle. "Çok eğlenceli, çok ilgili, büyüleyici biri."
"Onu çok seviyor seviyor olmalısınız?"
"Onun için cennetten vazgeçecek kadar çok seviyorum," diye cevapladı Harry. Yabancının gözlerine baktığında kelimlerin dudaklarından onun kontrolü dışında dökülme sebebini bir türlü anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're My Religion
FanficKalbinin derinliklerinde iyilik bulunan bir şeytanın ve çok da masum olmayan bir meleğin hikayesi.