Harry gözlerini açtığında ağlamak istedi. Onun ne işi vardı burada? Panikle çevresine bakındı. Burası... Korkunçtu. Soğuk ve kirliydi. Harry ne yapacağını bilemiyordu gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. İlahilerle, parlak ışıklarala dolu cennete tekrar kavuşmak istiyordu. Burada ne yapılır bilmiyordu. Onu buraya yollamadan önce eğitim bile vermemişlerdi!
"Hey Harry!"
Louis'nin sesini duymak rahatlamasını sağlamıştı. Harry sesin geldiği yere baktığında nefesi kesildi. Bu Louis'yi insan formunda; kanatları, boynuzları ve kuyruğu olmadan ilk görüşüydü ve Louis'nin bu hâli de her hâli gibi büyüleyiciydi. Harry Louis'nin dövmelerini bugüne kadar fark etmemişti bile.
Louis'nin eyeliner çektiği, neşeyle etrafını inceleyen gözlerine "Hani beni yoldan çıkartmayacaktın?" dercesine baktı.
"Louis?" şu an bildiği her şeyi unutmuştu Harry.
"Burası çok güzel bir yer!" dedi Louis heyecanla. Zavallı şey burayı cehennemle karşılaştırıyordu.
"Louis... Çok güzel gözüküyorsun ama..."
"Ne o gözlerini alamadın mı meleğim?" dedi Louis gülümseyerek. Harry onu daha önce hiç bu kadar mutlu görmemişti.
"Çağa uygun giyinsen daha iyi olmaz mıydı? Yani... İnsanlar bizim onlardan olmadığımızı anlamamalı."
"Çağa uymak mı? Asla. Çağ bana ayak uydursun!"
Louis sevinçle etrafı incelerken Harry onun siyah ojelerini fark etmişti. Gerçekten yakışmıştı ama insanlar daha tekerleği icat edememişti bile!
"Burayı çok sevdim, iyi ki gelmişiz."
"Burayı sevdin mi?" diye sordu Harry hayret içindeydi. O burada olduğu için oturup bağıra bağıra ağlamak istiyordu. Daha şimdiden geri dönmek istiyordu. Bu korkunç yerde ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu.
"Hmhm çok hoş. Ama geçidi bir volkanın içine koymuşlar dışarı çıkmak zor oldu. Ah ama çok güzel bir şey öğrendim. Buradaki su kutsal değil, beni yakmıyor."
"Beni buraya attılar." Hadi ama bizim tarafımız daha iyi bizim nasıl geçidimiz olmaz? diye geçirdi içinden Harry.
"Attılar mı? Kovmuşlar seni güzelim." dedi Louis neşeyle. Aslında haklıydı. Geri dönüşleri yoktu. En azından kıyamet kopana kadar yoktu.
"Komik değil! Sen kovuldun ben değil!" dedi Harry sinirle. Dünyada olmak sinirlerine iyi gelmemişti. Olduk olmadık şeylere sinirlenmeye hazır hissediyordu kendini.
"Her seferinde yüzüme vurmak zorunda mısın?" diye sordu Louis. Bundan nefret ediyordu. Cenneti kaybetmiş olmaktan nefret ediyordu. İsteyerek yapmamıştı. Yaptıklarının sonucunda cennetten kovulabileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Geri dönmek için sahip olduğu her şeyi verebilirdi.
"Özür dilerim," diye mırıldandı Harry. "Senin için hassas bir konu olduğunu bilmiyordum." Aslında Louis'nin neden kovulduğunu çok merak ediyordu ancak alacağı cevabı duymak isteyip istemediğinden emin değildi. Louis ünlü bir şeytandı. Cennette herkes onu konuşurdu. Onun gibi olmamaları gerektiği söylenirdi hep. Peki Louis ne yapmıştı da kovulmuştu? Bu soruya cevap verebilen yoktu. Bazıları Lucifer ve Louis arasındaki ilişkiden bahsediyordu ama Harry buna inanmıyordu. Lucifer ve Louis birlikte olsaydı Louis böyle olmazdı, öyle değil mi? Harry'e böyle davranmazdı. Aslında davranabilirdi. O bir şeytandı. Aldatmak, kandırmak onun işiydi. Ama Lucifer'i aldatmak? Canına susamış olamazdı Louis. Asıl şeytanı, basit bir melekle aldatmak akılsızlık olurdu.
"Hassas bir konu. Bunu yüzüme vurup durma. Kovulduğumu, lanetlendiğimi biliyorum. Zaten her sabah cehennem çukurunda açıyorum gözlerimi. Güzelliğimi kaybettim. Her şeyimi aldılar benden. Kendi yazdığım ilahilerden bile mahrum kaldım, cehennemdeki acı çığlıklarına mahkum oldum."
"İlahileri sen mi yazdın?" diye sordu Harry hayretle. Ve şey... bu güzelliğini kaybetmiş halin mi?
"Benim hakkımda hiçbir bilgin yok, öyle değil mi?"
Gerçekten hep Harry'i ve cenneti konuşmuşlardı. Louis, Harry için bir sırdı. Louis, herkes için büyük, korkutucu bir sırdı.
"Hakkında efsaneler var."
"Öyle mi?" diye sordu Louis. Şaşırmıştı. Tamamen unutulduğunu sanıyordu. "Nasıl efsaneler?"
"Çok farklı şeyler. Cennetteyken çok özel bir melek olduğun söyleniyor." Louis'nin yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. "En kutsal planlar hakkında bilgi sahibiymişsin."
Louis'nin başını sallayarak onaylamasından aldığı cesaretle anlatmaya devam etti Harry:
"Çok güzelmişsin. Hâlâ çok güzelsin ama o zamanlar parıldıyormuşsun. En sevilen, en değerli meleklerdenmişsin. Diğer bütün melekler sana hayranmış. Ah bir de başmelekmişsin.
Louis'nin yüzündeki ifadenin ne olduğunu bilmiyordu. Sadece Louis'ye sarılmak, her şey düzelecek demek istiyordu. Ama bu yalan olurdu. Louis bunları kaybetmişti ve bir daha asla o günlerdeki kadar iyi olamayacaktı.
"Neden kovulduğumu söylüyorlar mı?"
Harry başını olumsuz anlamda salladı.
"Çok şey söyleniyor ama kesin bir bilgi yok. Bazıları büyük planı şeytanlara söylediğini iddia ediyor. Bazıları haddin olmayan şeyleri sorguladığını. Kimileri Lucifer'in ilk destekçisi olduğunu söylüyor. Kimileri senin Lucifer olduğunu söylüyorlar. Bir de Lucifer'in sevgilisi olduğunu söyleyenler var ama buna inanmıyorum. Kötü olan ne varsa yaptığını iddia ediyorlar. Herkes farklı bir şey uyduruyor."
"Dedikodu mu yapıyorsunuz? Size hiç yakışmaz." dedi Louis. Gülüyordu çünkü gülmezse ağlardı. Pişmanlık kadar ağır bir ceza yoktu. Pişmanlık, kendi vücudunuzun sizi cezalandırma şekliydi. Nefesinizi kesen, uykularınızı çalan, iştahınızı alıp götüren bir canavardı pişmanlık.
"Bence de yanlış ama merak etmek suç değil."
Harry'nin bunu söylemesi Louis'nin sırıtmasına neden olmuştu.
"Peki gerçek ne?"
"Hadi biraz etrafa bakınalım. Gün boyu burada duramayız. Birilerini kötülüğe teşvik etmeliyiz."
"Hayır, asla."
"İkimiz de elimden geleni yapacağız güzel melek, karar insanların olacak."
"Bence kimseyi yoldan çıkartmazsın. Bu hoş olmaz."
"Benim kim olduğumu unutuyorsun, meleğim. Bir zamanlar cennette ne kadar ünlüysem şimdi de cehennemde o kadar ünlüyüm. Benle baş etmen çok zor olacak."
İyi ki doğdun aysethehedgehog ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're My Religion
FanfictionKalbinin derinliklerinde iyilik bulunan bir şeytanın ve çok da masum olmayan bir meleğin hikayesi.