Berra:"En başından beri yüzük gümüşçülerdeydi. Sizi kandırdılar çünkü amaçları yüzük koleksiyonunu tamamlamak. Meryem'e köylüler "deli" diyorlar, bütün bu yüzükleri alma arzusu yüzünden. Siz onların kendi arasında da kaç kez anlaşmazlıklar oldu bilmiyorsunuz tabii."Görkem:"Ben onları patlamada evde görmedim, yüzüğü orada kaybettiğime eminim. Ne anlatıyorsun ?"
Berra telaşlanarak güneşin battığını izledi, ardından hızla uzaklaştı
Ayberk:"Nereye gidiyor bu ?!"
O sırada Meryem gümüşçü dükkanından çıkacakken, birden kapı büyük bir şiddetle kapandı. Kadının çığlığı duyuldu
Talha:"Dükkandan geliyor, Ayberk Meryem'in sesi bu !"
Köylüler, korkuyla etrafa kaçışıyorlardı. Herkes kapıları açmaya ve pencereleri kırmaya çalışıyorlardı. Dükkan şiddetle sallanıyordu... Dakikalar geçti, sonunda sessizlik. Tüm hareketler kesildi ama dükkan harap içinde kalmıştı
Görkem:"Abi bitti sanırım kapıları açalım çabuk "
Talha:"Ecem ve Elif, köyün muhtarını ve doktorlarına haber verebilir misiniz ?"
Elif:"Merak etme, gidelim. Kerim ! Bize yolu gösterir misin ?"
İçeri girdiklerinde, Hüseyin ve Meryem'i taş ve tozun altında, hareketsiz yatarken buldular
Görkem hemen Meryem'in yanına eğildi,
"Hayır olamaz.." elleriyle başını tutarak
"Nasıl olur ? Yüzük sahibinde değil miydi ?!"Talha ,Hüseyin'in nabzını kontrol ediyordu, Ayberk ise içerideki odalara bakınıyordu. Köşede küçük bir kiler kapısı buldu, kolu çevirdi ve kapı açıldı
Ayberk:"BERRA ?! Senin burada ne işin var ? Buraya nasıl geldin !"
Berra kapıya yaklaşarak:
"Arka kapıdan girmiştim, benden birkaç istekleri vardı dükkan için. Girdiğim an ise felaket oldu ve ben çok... korktum. Bulduğum ilk yere girdim. Ben çok korktum. Onlar iyiler mi ?"
Ayberk:"Talha ve Görkem bakıyorlardı ama "
Talha:"İkiside hayatta değil, ölmüşler."
Berra:"Ne !? ", dedi ve masadaki bitkiye baktı
Talha:"Berra neden kaçtın ? "
Berra:"Aklıma son anda kovaları getirmem gerektiği geldi. Gitmek zorundaydım. Saksıyı alacağım, ona bakacağım." der ve saksıyı alır
Görkem:"Bekle bir şey var sanki, evet evet dur!" Saksıdaki yüzüğü aldı...
Ayberk:"Sen yüzüğü çalmaya mı çalışıyordun ?!"
Talha:"Bu ne demek oluyor Berra ?"
Elif:"Açıkçası ben bekliyordum."
Ecem:"Bu Görkem'in yüzüğünden farklı. Bu başka bir yüzük"
Görkem:"Hayır hayır bu benim yüzüğüm sadece rengi biraz koyulaşmış"
Talha:"Bak emin misin Görkem ?"
Görkem:"Tam emin değilim ama başka kimin yüzüğü olabilir ki.."
Ayberk ve Elif:
"Hüseyin ve Meryem'in..."
Ecem:"Yani bizim aradığımız yüzüğü kendi yüzükleri mi sandılar ?"
Elif:"Bu konuyu daha uygun bir yerde konuşsak iyi olur, gelenler var"
Kerim:"Ama burada birçok kitap var yüzükler hakkında bilgi edinebileceğimiz. Siz nehire gidiverin, Berra onları götür ben de birkaç kitap alıp gelirim. Yüzüğü kimseye göstermeyin."
....
Talha:"Hüseyin'in dediklerini hatırlayın, Her yüzük, bir aşık çiftin yüzüğüdür, kesinlikle aradığımız şeyleri dükkanda bulabiliriz. Daha çok şey öğrenebiliriz dükkanda ve bu yüzüğün onlardan sonraki sahiplerini de. Bu kişilerden birisi Görkem değil bunu biliyoruz en azından. Yarın ilk işimiz dükkana gitmek."
Ayberk:"Umarım biz gittiğimizde dükkan düzgün olur."
*Ertesi gün*
Gümüşçü dükkanına doğru giderler
Elif:"Kerim ve Berra, yüzüğün sonraki sahiplerinin bu köyde olma ihtimali var mı?"
Kerim:"Kesin bilgi olarak veremem ama, bir ihtimal var. Berra sen ne diyorsun ?"
Berra sadece önüne bakarak:
"Sadece kimin yüzünden öldüklerini biliyorum." Gözleri dolmaya başlar ve gökyüzüne doğru bakar:
"Dün yüzüğü ben çalmıştım , ama felaketten haberim yoktu ben ben bilmiyordum gerçekten bilsem yapar mıydım ? Onlara nasıl kıyarım... Bilerek kaçtım, Görkem'in yüzüğünün de kimde olduğunu söylemek istemiyordum. Kerim'e zarar vermenizi istemiyorum..." Kerim'e döndü ve üzülerek ona baktı
Kerim hızla Berra'ya dönerek:
"NE DİYORSUN? Bunu nasıl düşündün ?!! Görkem yalan, yalancı. Söylediklerinin hiçbiri doğru değil inanmayın ona !"
Elif:"Peki sana güvenmemiz için bir sebep söyle ?"
Kerim:"Yüzük bende olsaydı, yüzük hakkında bir şeyler bilmenizi istemezdim."
Görkem:"Artık kime güveneceğimi bilmiyorum. Kerim eğer gerçekten yüzük sendeyse, sana kızmayacağım ama sana olan saygım ve sevgimden değil. Bir diğer sahibi de sen olduğun için. Şuan diğer yüzüğün sahiplerini bulmaya odaklanalım."
Gümüşçü dükkanına geldiler,içeri girdiler ve onları sarışın, uzun boylu bir kız karşıladı.
Kız:"İçeri buyurun lütfen."
Kerim:"Selin, anlayışın için teşekkürler."
Selin:"Bunun bir önemi yok, içeri girip bakınabilirsiniz. Kitaplar, kağıtlar ve değerli eşyalar restore edilerek yerine koyulmuştur. İnceleyebilirsiniz ama zarar vermeden. Birçok zarar gören eşyalar var tabii ama olduğu kadar. Ben çay koyacağım"
Ecem:"Görkem,kilere bakalım mı ?"
Görkem başını salladı,
Ayberk:"Elif bizde seninle kitaplığa bakalım."
Talha ise bazı dolap ve raflara bakınıyordu
Selin, çaylarla geldi tepsiyi masaya koyup, Talha'ya dönerek:
"Size anahtarı vermeyi unuttum !",dedi ve cebinden küçük ince bir anahtar çıkardı,
Selin:"Baktığın çekmecelerin birisi sandık gibi, kilitli. Bu anahtar orayı açabilir, bir dene istersen"
Anahtarı Talha'ya verdi, Talha hemen çekmeceyi buldu ve anahtarı denedi. Çekmece açıldı ve içinden eski bir günlük çıktı...
______________________________________
Bölüm sonu...
Bu bölüm çok değişik... Alışamadım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİSTİK ŞEHİR
FanfictionYüzüğüne sahip çıkamayan bir genç ve arkadaşları ile olan olaylar...