"Mahur," dedi karşısındaki kadın. Yüzünde gururlu bir ifade vardı ve Mahur'un sevinçle sırıtmasına sebep oluyordu.
"Bu seninle son dersimiz ve çok yol kat ettin. Hayatın değişebilir ancak karakterinden asla ödün vermiyorsun. İnan bana bundan sonra da güzellikler hep hayatında olacak."
Mahur, utangaç bir şekilde gülümseyip perçemini kulağının ardına sıkıştırdı. Duyduklarının içi boş bir iltifat olmadığını, gururla övüldüğünü hissedebiliyordu. Çabasının, emeğinin karşılığını alıyor olmak içinde büyük bir hazzı alevlendirmişti. Hiçbir şekilde kırılması mümkün olmayan bir özgüven fanusu içindeydi.
"Her şey için teşekkür ederim. Sizi çok zorladım ama siz de bana iyi dayandınız."
"Ah, lütfen öyle deme. Senin azmin ve güçlü kişiliğinle bu serüvenin sonuna geldik. Seni tanıdığıma çok sevindim. Renkli kişiliğin, doğallığın... Adeta bir kız kardeş gibisin."
"Utandım," derken gülüyordu, Mahur. Dayanamadı ve ellerini yüzüne kapattı. Öyle büyük bir sevinç vardı ki içinde başarısını tüm dünyaya haykırmak istiyordu.
Karşısındaki kadın çantasından küçük bir hediye paketi çıkardı ve ona uzattı. Mahur, meraklı bir şekilde kutuyu açtığında şaşkın bir şekilde kaşlarını kaldırdı.
"Elindeki bir çeşit şans bilekliği..." deyip tebessüm etti. "Sana şans getirmesini diliyorum."
Mahur, kendini tuhaf hissediyordu. Miraç dışında ilk kez birisi ona hediye almıştı. İnce düşünülerek alınan bir hediyeydi üstelik...
"Teşekkür ederim," diye mırıldanırken büyük bir hevesle bilekliği aldı ve bileğine takması için kadına uzattı. İnce zincirin ucunda dört yapraklı yonca ve kalp sembolleri vardı.
Çantasını da alıp ayağa kalkan kadın kollarını açtığında sıkıca sarıldı. Kısa sürede samimi olmuşlardı ancak bir daha onu göremeyeceği için üzülüyordu da.
"Arkadaş olarak görüşmek ister misiniz?"
"Ne zaman istersen görüşebiliriz, Mahur..." deyip içten bir gülümseme bahşeden kadına tekrardan sarıldı ve geri çekildi. Arkasını dönüp mekânın girişinde gözden kaybolan kadının arkasından bakmakla yetindi. Henüz sandalyeye oturmuştu ki Lider başında bir şapka ve gözünde güneş gözlüğü ile hızla karşısına oturdu.
"Yeni gelin Mahur, nasılsın?"
"İyiyim, 16. Sen nasılsın?"
Lider sırıttı ve gözlüklerini işaret parmağıyla burun kemerine kadar çekti. Yeşil gözleri adeta güneş ışığı değen bir ormanı andırırcasına parlıyordu.
"Ben de iyi sayılırım."
"Acaba Miraç ile konuşuyor musun?"
Lider, suratını ekşitti. Hemen yanından geçen garsona limonata siparişi verip tekrardan karşısındaki kıza odaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Yangını
Narrativa generaleMiraç Sarsılmaz. Şehrin sefiri, tüm illegal işleri bir roman mahallesi ve mahalle yerlileri üzerinden yürüten Yekta'nın gözbebeği ve silahı. Mahur Yılmaz. Sıradan bir roman kızıyken günün birinde Miraç'ın hayatındaki en değerli insan haline gelir...