Maskeler ve ŞeytanlarGerçekliğin soğuk elleri boğazına yapışmış, nefes almasını engelliyordu.
Miraç, gitmişti...
Kendisi bir cehennemin içinde oradan oraya savrulan küllerden farksızken nasıl bırakabilmişti onu bu yangınların arasında?
16, inanılmaması gereken, tutulmayacak olan bir söz değildi.
Yoksa öyle miydi?
16 sözü.
16 yalanları...
Mahur karşısındaki kadınların varlığıyla daha da çok utanıyordu içine düştüğü durumdan. Gözlerinden yaşlar akarken mahrem bölgelerini elleriyle saklamaya çalıştı.
Çırılçıplaktı.
Bir kadın aşağılayıcı bir biçimde bakıyorsa, diğeri üzülerek bakıyordu ona. Kendi aralarında konuştukları dili anlamıyordu ancak yüz ifadelerinden, duruşlarından onların da bu durumdan pek haz etmediği ortadaydı.
Eldiveni eline geçiren kadınla göz göze geldiğinde gözlerini yumdu. Aralık dudaklarının arasından kesik bir nefes doldurdu solmuş ciğerlerine, aynı anda gözünden akan damlaların tuzlu tadını aldı. Vücudunun zangır zangır titreyişini de durduramıyordu. Omzunda hissettiği soğuk eldivenin varlığıyla iç çekti ve geriye doğru kaçındı.
Lateks eldivenin teninde bıraktığı his içinin de titremesine sebep oluyordu. Omzundan başlayan kontrol vücudunun her yerine uzanıyordu. Kadın göğsünde duran elini çekince eli yana düştü. Ağzına giren eldiven ve ağzının içinde gezinen parmaklar öğürmesine neden olduğunda gözleri titrek bir şekilde aralandı. Bir arama yapıyorlardı. Ağzının içinden, mahrem bölgelerine kadar neyi arıyorlardı bilmiyordu ancak ölmek istiyordu. Tenine değen ellerden kaçmak istiyordu.
Hiç acıması olmayan bir yerdeydi.
Cehennemde...
Orta yaşlarda olan kadın önünde eğildi ve parmakları bacaklarının arasına kaydı. Mahur, kadını ittirmeye çalıştığında başarısız oldu. Kadının yaptığı şey sanki çok doğalmışçasına davranıyordu herkes. Bacakları kasıldı ve hissettiği acıyla bir çığlık bıraktı ve gerisin geri kaçtı. Kadınlığında bir şey saklayabileceğini düşünüyorlardı ve bu korkunç durumun içinden çıkamıyor, kaçamıyordu.
Arkasındaki koltuğa çarpıp hızla kendini sakındı. Bacaklarını birbirine bastırıp elleriyle de bacaklarına sarıldı. Kendisine dokunulmasını istemiyordu.
Kadınlar kendi aralarında bir şeyler konuşup, üzerinden çıkardıkları kıyafetleri yanına bırakırken Mahur gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.
Odada yapayalnız ve çırılçıplak bir vaziyette kaldığında sıktığı yumruğunu ısırdı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Başını çevirip bakmadı bile kıyafetlerine. Eline geçen askılı bluzu geçirdi başından. İç çamaşırını giymek için eğildi. Üzerini tamamen giyindiğinde sıkıca sarıldı kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küllerin Yangını
Tiểu Thuyết ChungMiraç Sarsılmaz. Şehrin sefiri, tüm illegal işleri bir roman mahallesi ve mahalle yerlileri üzerinden yürüten Yekta'nın gözbebeği ve silahı. Mahur Yılmaz. Sıradan bir roman kızıyken günün birinde Miraç'ın hayatındaki en değerli insan haline gelir...