...kapıyı açtığımda Ken-chin bana baktı. Ardından elini çeneme koydu ve dudağımı okşadı "Noldu" dedi. Bir şey demedim. Sadece yere doğru baktım. Ken-chin cevap vermeyecağimi anladığında elini çenemden çekti ve gitti. Birkaç dakika beyaz bir renkten başka hiçbir şey düşünmedim. Ardından tuvaletten çıktım ve Ken-chin ile motorsikletlerimizi park ettiğimiz yere geldim. Ken-chin motosiklete oturmuş beni bekliyordu. Geldiğimde arkasına bindim. Gaza bastığında beline tutundum ve beni evime bıraktı ardından gitti.
Sabah uyandığımda garip hissettim. Normalde hep Ken-chin kaldırırdı beni. Ardından tekrar çiçek yaprakları öksürdüm. Kahvaltı yapmadan okula gittim. Ken-chin ile aynı okulda olmamıza rağmen bugün hiç konuşmadık. Ara sıra hocadan izin alıp tuvalete gidiyordum. Orada yaptığım tek şey çiçek yaprakları öksürmek idi. Okul çıkışı karşıma bir grup serseri geldi. "Ha? Demek şu Yenilmez Mikey sensin" dediler. Hiçbir tepki göstermedim. Ortamda Ken-chin'i gördüm. Bana bakıyordu. Ama sanki "hadi onları döv Mikey." Der gibi. Birden serserilerden biri karnıma tekme attı. Üzgünüm Ken-chin, sözünü dinlemeyeceğim. Bugün sadece yorgunum.
Serseriler beni dövdükten sonra gittiler. Yerde öylece yatıyordum ki birisi beni kaldırdı. Ken-chin. Bana kızgın değil mi? Neden bana yardım ediyor? Bu soruları kafamda düşünürken elimden tuttu ve motorsiklet bindirdi. Hiç bir kelam etmedim. Sadece sustum. Ken-chin motorsikletle beni yaşadığı yere götürürken boğazıma yine bir acı indi. Şuan öksürmemin hiç sırası değil. Kendimi tutamadım beni Ken-chin'in giysisine öksürdüm. Yine çiçek yaprakları ile beraber kan. Ken-chin'in kıyafetindeki kanı nası temizleyeceğim? Ken-chin beni motorsikletten indirdi ve odasına kadar çıkarttı. Yüzüme yara bandı yapıştırmaya ve kanayan yerleri mendil ile siliyordu. Bunu yapmayı bitirdikten sonra yanıma oturdu. Lakin hiçbir kelam etmiyorduk. Öylece sessiz sessiz duruyorduk. Bir süre sonra Ken-chin elini omzuma koydu ve kafamı omzuna yaslanmamı sağladı. O kadar yorgundum ki bir süre sonra uyuya kaldım.
Uyandığımda Ken-chin'in sol kolunda yatıyordum. Ken-chin ise uyuya kalmıştı. Kalktım ve öylece durdum. Bir süre sonra Ken-chin de uyandı. Bileğimden destek alarak kalktı ve tekrar yanımda duruyordu. Konuşmak için ağzını açtı fakat hiçbir şey demeden kapattı. Bir süre sonra cesaret bulup konuştu " Bir süre düşündüm..." Dedi. "Ne hakkında" dedim. "Belki ben seninle deneyebilirim?" Dedikten sonra sanki pişman olmuştu. "Nasıl yani?" Dedim. Kafam karıştı. "Belki gerçekten senden hoşlanıyorumdur" Dedi. Ben "deneyelim" dedim ve güldüm.
Sabah uyandığımda Ken-chin, bana sarılmış halde idi. En azından bugün haftasonu. "Hey! Ken-chin uyan" dedim. Ken-chin hafif gözlerini açtı ve bana baktı ve gülümsedi. "Bugün sahile gidelim mi?" Dedi. Birlaç saat sonra evden farklı kıyafet giyip Ken-chin ile beraber sahile gittim. Öyle havadan sudan konuştuk. Ardından ramen satan bir yere gittik. Beraber ramen yedikten sonra. Evlere doğru ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʜᴀɴᴀʜᴀᴋɪ-ᴅʀᴀᴋᴇʏ
Fanfiction"ken-chin... Seni seviyorum." Mikey bunu dediği anda anladı o onu sevmiyor gibi gözüküyor. Onun sevdiği kişiyi tahmin etti, Emma. o zaman neden onla ilgileniyor veya seviyormuş gibi yapıyor? Belki de gerçekten seviyordur ya da her şey bir yanılsamad...